Aklıma çok okkalı bir laf geldi; pek kafamda yazmayı kurguladığım konuyla alakadar olmasa da sizlerle paylaşmak istiyorum. Rus Edebiyatının önemli isimlerinde biri olan Tolstoy “ Bir kadının kaderi, sevdiği adamın ihanetiyle sevmediği adamın sadakati arasında çizilir” diyor. Doğruluğunu sorgulamak tabii bana düşmez ama baktığın zaman doğruluk payının yüksek olduğunu görebiliyoruz; bana katılır mısınız bilemem ama yine aynı kişi, Tolstoy “  Öyle horozlar vardır ki, öttükleri için güneşin doğduğunu sanırlar. “ da demiştir. Bu sözüne bayılıyorum yemin ederim. Dünyaları kendilerinin yarattığını sanan insanlar var bu coğrafyalarda da; kimi korku salıyor, kimi hayatını yaşıyor, kimi de ikisini birden yapıyor.

Neyse, ben bu konuyu işlemeyecektim; kafamda insanın hedefleri, hedefleri doğrultusunda izlediği yollar, yaşadığı zorluklar gibi konulardan bahsetmeyi kurgulamıştım. Hedefleriniz var mı? diye sorsam; ayıp etmiş olurum sanırım. Bir kere zahmet edip okuyan, okumaya çalışan insanın okurken bile hedefi vardır. Kimi art niyetiyle art bir söz arar kimi ise yazılanı anlamaya çalışır ve kendi yorumuyla sentezleyip kendine yarar bir veri haline dönüştürür. Okumak için okuyanlar da vardır; bazen ortam gerektirir, bazen yazan kişi oku diye yollar, o da yarım yamalak okur işte ama genelde ilk paragrafta kaybeder metni anlama kontrolünü. Hedefler olmasa insan da olmaz gibime geliyor; hele bir de yalnız bir bireyseniz. İnsanı hedefleri hayata bağlar; o doğrultuda çalışmalar yapar, sabır gösterir, emek verir, kısacası mücadele eder. Bir de her hedef doğru hedef midir?  Yoksa Makyavelist yaklaşımın önerdiği gibi hedefe – zafere giden her yol mübah mıdır? Bu iki soru birkaç gün oturup tartışılabilecek cinsten sorulardır ama cevapları nettir esasında.

Benim şahsi düşüncemi soran olursa eğer; bence hedefler başkalarının zararına olmayacak türde olmalıdır. Başkalarının haklarına ve özgürlüklerine müdahile ve gasp etmeyecek hususlar olmalıdır. Toplumu etkileyen bir hedefse toplum yararı da esas alınmalıdır. Bireysel kendinle ilgili bir hedefin varsa onda da hileye ve haksızlığa girmeden hedefe ulaşmalıdır. Nisan ayından beri devamlı bir işim yok; 15 – 20 gün önce birinin vasıtasıyla özel sektör kapsamında bir işe başvurdum ve ardından bir süre sonra mülakata çağrıldım. Mülakatta çok iyi nüanslar ve elektrikler oldu; durumun pozitif göründüğü aşikârdı. En son demek istediğin bir şey var mı? diye sordular. “ Benimle aynı derecede ya da yakın başka birisi arasında kalırsanız eğer; o kişi evli çoluk çocuk sahibi ise rica ediyorum onu tercih edin” dedim. Ben bekâr biriyim, öyle ya da böyle hayatımı kısıtlayarak da olsa idame ettirebilirim ama çoluk çocuk ve aile sorumluluğu bambaşka bir durum.  İnanın bunu şov olsun, artistik olsun diye ne şimdi söylüyorum ne de o zaman politik ya da stratejik bir hamle olarak söyledim. Htiğim ve geçim sıkıntısını bildiğim ve yıllarca biz de geçim sıkıntısına muhatap olduğumuz için söyledim. Şuraya varmak istiyorum; bencillik ya da umursamaz olmak, erdemli iyi bir insan olmayı hedefleyen insanların uzak durması gereken bir olgudur. Kimi cüzdan şişliğini tercih eder kimi ise vicdan rahatlığını; kısmen de olsa saygı duyuyorum cüzdan şişliğinden yana tercihini kullananlara. Bizim tercihimiz, duruşumuz bellidir; bugün yaşayabiliyor ve yüzümüz gülüyorsa tam da bu sebeplerden dolayıdır. Ama unutmamamız gereken bir konu var; o da herkesin her şey de direkt ya da dolaylı olarak, az ya da çok mutlaka hakkı olabilir. Ben koparabildiğimi koparayım bakış açısı da bana her zaman yanlış gelmiştir. Bu arada kendimden örnekler veriyorum diye bana kızıp ukala yaftası vurmayın; beni de anlayın, başkalarının şahsına yazmadığım halde üzerlerine alınıp mesafe engel koyuyorlar ve kendilerince ötekileştiriyorlar. Benim lügatimde ötekileşenler; devlet malını çalanlar, uyuşturucu tacirleri, bölücü ve vatan toprağında gözü olanlar, taciz ve tecavüzcüler… Ötekileştirildiğimde kendimi kötü htirebiliyorlar. Beni de anlamanızı rica ediyorum.

***

Bu arada Muslu Beldesinde ikamet eden bir Roman ve Köşe Yazarı adayı olarak gazetecilik mesleğine emek vermiş tüm gazetecilerin 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nü kutluyorum. Ayrıca şu an çalışamayan gazetecilerin ve hatta tüm işsizlerin bir an önce çalışabilme imkânlarının oluşmasını canı gönülden istiyorum. Umarım en kısa zamanda sizler de işsizlik denilen lanet ve sinir bozucu durumdan kurtulur; aktif bir çalışma hayatına geçersiniz. Rabbim sabır ve dayanma gücü ihsan eylesin; yar ve yardımcınız olsun.