Güzel bir Pazar sabahında bu sözlerimi yazmaya başladım sizlere; öncelikle hepinize selam olsun. Umarım sizler bu güzel pazar gününü iyi bir şekilde değerlendirirsiniz. Beni sorarsanız ben henüz evdeyim, sanırım dün de aynı şekilde günü geçirdim. Düne gidersek mahallede 15 – 18 yaş grubu gençlerin kendi aralarında yaptığı maçı izledim. Ciddi yetenekli oynayan çocuklar var. Bir takım diğer takıma göre yaş olarak daha büyüktü. Anlayacağınız 15 – 16 yaş grubuyla bir tık büyüklerin maçıydı. Büyükler biraz daha sert oynuyordular ve cüsseleri daha sağlamdı. Ama küçük olanlar daha teknik oynuyordular; en önemlisi kendi aralarında diyalogları güzel ve biri hata yaptığında toparlayıcı konuşuyordular. Ama büyük olan grup hata yapan arkadaşlarına daha sert söylemlerde ve defalarca dışardan uyarılarda bulunmamıza rağmen argo konuşuyordular. Hele bir tanesini engelleyebilene aşk olsun; üç kelimesinin ikisinde küfür var. Bu durum uzun çetrefilli ve onlarca sebep sonuç ilişkileriyle dolu bir şeydir. Başka bir gün bu konuyu daha detaylı konuşuruz. Velhasılıkelam maçı küçük olanlar kazandı. Her ne kadar daha teknik ve kompakt olarak oyunu oynasalar da onlarında içinde artistik – şova yönelik hareketler yapmak olduğunu gözlemledim. Her şeyi ele alarak baktığımız da maçı hak eden taraf kazandı. Gerçek hayatta böyle şeyler pek olmaz sizler de biliyorsunuz.

Daha sonra Sivasspor – Fenerbahçe maçını izlemeye gittim kahvehaneye. Bizim maç izlediğimiz yer Galatasaray maçları dışında sakin olur; kalabalık olmaz. Sohbet, muhabbet ederek maçları izleriz. Fenerbahçeliyim ama bazıları gibi ben de televizyonda olsun tribünde olsun futbol izlemeyi çok severim; illa Fenerbahçe’nin maçı olasına gerek yoktur yani. Her neyse maç esnasında Fenerbahçe’nin yenilmesini isteyen başka takım taraftarı ( bizim coğrafyalarda genelde bunlar Galatasaray taraftarı oluyor) Fenerbahçeli oyunculara bir küfüler ediyor, Sivas’ın ataklarında heyecan bağırma falan görün sanırsın Sivaslılar. Sivaslılar gol kaçırdığında onlara da küfür falan ediyor; ortamda ister istemez sinir kat sayılarının artışı oluyor. Sonra başka biri bizim maçta böyle oynamıyordunuz ya deyip Sivassporlu oyunculara küfre başlıyor. Sonra aklıma yukarda bahsettiğim maç esnasında küfür eden çocuk geldi; bu çocuğa neden engel olamadığımızı anladım. Bazen eğitimin yaşı olmaz ve sen yaşı en büyük olandan başlaman gerekebilir. İnanın bu konuları kafamda düşünerek maçı izlerken iki gol atmışız ben golü neredeyse idrak edemedim de onların kaleciye küfrüne birden fark ettim; gol atmışız. 90 dakika da maç kâh şikeli oldu, kâh hakem bilmem ne oldu, kâh kalecinin yemediği küfür kaldı, kâh Fenerbahçe’nin yemediği küfür kaldı. Aylık 30 TL maç izleme parasını verdiği için kendini alayına sövme, hakaret etme, ortamı germe – gerginleştirme hakkına sahip olduğunu düşünüyor sanırım. Sonra Türk Futbolu neden gelişmiyor diye de aynı insan küfür ettiğine de şahit oluyorsun.

Neyse maç bitti evime geçtim; evde aile içi muhabbet, çay – kahve falan derken saati baya ilerlettik. Anlayacağınız biz de KUTSAL CUMARTESİ ( gençler daha çok bilir) adlı masalarda yarısı gün hatırlanmayacak muhabbetler / verilen sözler / memleket meseleleri/ insan ilişkileri / yalandan samimiyetler / sevgi sözcükleri falan olmadı. Her neyse mevzu da bu değil zaten. Sonra sosyal medyada bir anket yaptım; istatistikleri, anketleri ve hatta rakamları çok severim ben. İki cevaplı bir soru sordum;

“ İçinde bulunduğunuz coğrafya bazen ruhunuzu sıkıyor mu? ” diye sordum ve cevaben “ Evet ve Hayır “ seçeneklerini koydum. Bu anketin sonucunu ve size yorumunu yapıp sözlerime son vermek istiyorum. Bu sorumu görenlerden 28,57’ si bu soruya cevap vermiş ve 100’ü de evet demiş. Sizin cevabınız ne Sevgili Okuyucular? Bu arada benim de cevabım EVET; ve ciddi ciddi ruhumun sıkıldığını hissediyorum. Bende yalan yok, ben açıkça söylerim. Toplumun belli bir kısmı LALE DEVRİ’ni yaşarken diğer kısmı TUTUNMA SAVAŞI veriyor. Bu Lale Devri’ni büyük şehirlerde falan aramayın sadece; en küçük yerleşim yerinden en büyük yere kadar uzanıyor bu. Tutunma Savaşı’na gelirsek ise bunu da sadece bugün için düşünmeyin; onlar hayata geldiği ilk günden beri savaşıyorlar ta ki ölene kadar devam edecek. Lale Devri’ne ise ömür biçmek zordur; bazen bir bakarsınız bir gün ansızın sahip oldukları her şeyi kaybederler ve saltanat biter. Bitmeyen saltanat da daha olmadı; bilmem anlatabildim mi? Hadi görüşürüz.