Bilmiyorum sizlere daha önceden bahsetmiş miydim tren yolculuklarını sevdiğimi ama ekseriyet tren yolculuklarını tercih eden biriyim. Şahsen sevdiğim 3-4 arkadaşımla trenle uzun bir tur yapmayı da isterim; umarım ilerde bunu bir gün yapabilirim. Muslu’da oturuyorum bunu daha önceden bahsetmiştim, çarşıya tiyatro provasına geçecektim atladım trene. Tren kalabalıktı baya; bu arada bölgemizde çalışan Çinliler bile treni kullanıyorlar. Bazen o kadar çok oluyorlar ki daha çok Pazar izin günlerinde; sanırsın Şanghay ‘ da bindin trene. Neyse mevzu Çinliler değil; ben devam edeyim.

Üç vagonun tüm koltuklarının ve vagon geçiş aralarının dolu olduğu trende ben de tiyatro ekibinden bir arkadaşımla vagon geçiş arasında kendimizi yer bulmuştuk. Tren Kilimli’de durdu ve bizim olduğumuz yerden bir erkek ve iki kızın olduğu bir grup bindi. Erkek başka şehirde üniversite okuyor olmalı ki ( Ellerinde iki valiz vardı ) istasyonda annesi yolcu etmişti; hafif ağlamaklıydı. Ama çocuk “ Baksana ya yine ağlıyor ” gibilerinden yanındaki iki kızla gülüşüyordular. Yalan yok kıl kaptım çocuğa; özellikle annesiyle ilgili gülüşmelerine falan. Bu arada bu grubun yanı sıra bir genç bir kadın daha binmişti bizim bulunduğumuz yerden; her ne kadar koca bedenim olmasına rağmen kimseyi rahatsız etmemek adına kendimce ne kadar yapabildiysem ufalabildiğim kadar ufalmıştım. Üçlü grup 50 – 60 cm sağ çaprazımda, ekip arkadaşım sağımda ve tek binen genç kadın da tam 30 – 35 cm karşımdaydı. Ben ne kadar kendimi geri çekip rahatsızlık vermemeye çalıştıysam o bir o kadar da rahat durmaya çalışıyordu. Buna da kıl olmaya başlamıştım ki üçlü gruptan kızlardan birinin ağzından “ Mmm o çocukta çok yakışıklıydı” diye garip ve rahatsız edici bir tonda bir cümle çıktı. Peşine biletçi geldi ve “ Evet, Kilimli’den yeni binenler?” diye sordu, önce karşımdaki parasını verip biletini kestirdi. Daha sonra o üçlü grup goygoyuna devam ederek sanki biletçiyi görmezden gelmeye çalışıyor gibiydiler. Biletçi yanlarında olmasına rağmen sanırım en son üçüncü kez “ Evet, gençler bilet” diye seslendi. Hiç oralı olmuyordular ve salak – saçma ve saygısızca kendi sohbetlerine devam ediyordular. Sanırım o an biletçi abimize peygamber sabrı derler ya tam da ondan gelmişti sanırım ya da yılların verdiği tecrübe; kim bilir kaç tane hadsiz garip insanla muhatap olmuşturlar. 2-3 dakika falan oldu daha tepki yok gençlerde sonra kızlardan biri “ Aaa biletçi” diye tepki verdi ve bir 2-3 dakika daha biletçinin yüzüne bakmadan bilet parasını çıkarma olayına giriştiler. Anlayacağınız 15 saniyelik 3 bilet ve 9 TL bilet ödeme olayı 5 dakikayı buldu ve o grubun yaptığı hareketler, saygısız tutumlardan bahsetmek bile istemiyorum.

Evet, en başından beri beklediğim mevzu da oldu ve karşımdaki de bu üçlü topluluğun muhabbetine katıldı. Aman Allah’ım aklımdan neler neler geçiyor, aklıma neler geliyor. Bir yandan “ Ey Türk Gençliği!” kulağımda fısıldanıyor, bir yandan sırasıyla “ Bütün ümidim gençliktedir. “, “ Ey yükselen yeni nesil, istikbal sizsiniz. Cumhuriyet’i biz kurduk, O’nu yüceltecek ve sürdürecek olan sizlersiniz.” kulağımda fısıldanıyor; kendine gel Tansu dedim ve bir toparlandım. Sonra ne duyayım üçlü grubun muhabbetine dahil olandan; “ Daha önce üç kere intihar ettim olmadı, belki bir daha denerim ilerde bilmiyorum”. Ortamdan ayrılamıyordum da ve kimseden de “ Sen ne saçmalıyorsun ne diyorsun?”  diye bir tepkime çıkmadı. Bir an önce Zonguldak’a varalım diyordum, içimden dua ediyordum ve sonunda istasyona vardık ve koşar adım indim ve uzaklaştım.

Sizlere ufuk darlığı diye bir mevzudan bahsetmiştim. Ufuk önemlidir, adap, akla ve mantığa hizmet etme, sevgi ve saygı da çok önemlidir. Yorumu sizlere bırakıyorum ama suçu onlara atarak kolaya kaçmamanızı da rica ediyorum. Bazen “ Üzüm üzüme baka baka kararır ” bazen “ Mum dibini ışıtmaz “ bazen de “ Ne verirsen onu alırsın”.

Günün Sözü: Hayatta en hakiki mürşit ( yol gösterici ) ilimdir. -  Başkomutan Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK