Arkadaş çok öfkeliyim; daha önceden de bahsetmiştim ama dayanamıyorum. Dayanılacak gibi de değil; her gün ana haber bültenlerinde mutlaka sizler de çocuklara uygulanan şiddetle ilgili haberler görüyorsunuzdur. Bu nasıl bir caniliktir; adamın biri alır silahı eline çocuklarını öldürür, kadının teki sabah akşam çocuklarını döver, yetiştirme yurtlarında çocuklar dövülür, okullarda da dövülenler var tabii.

Bu ne arkadaş; şiddet görmesini sindiremezken bir de taciz haberleri duyuluyor; inanın öfkem beynime vuruyor. Siz nasıl aciz, iradesiz insanlarsınız, ne insanı; insan demeye milyon şahit lazım. Yazıklar olsun onlarca, binlerce, milyonlarca kez yazıklar olsun sizlere. Bırakın, çekin pis ellerinizi, dokunmayın çocuklara. Bırakın okullarını okusunlar, hayallerine koşsunlar; bir işe faydanız yok zaten, engel bari olmayın çocuklara. Hala öfkeliyim ya, arkadaş çocuklardan ne istiyorsunuz; def olun gidin, nerede ne yapıyorsanız yapın da çocuklardan uzak durun iradesiz insancıklar.

Neyse yanlış kelimeler kullanmaktan korkuyorum; bu iki vahim durumun dışında da çocuklara saçma sapan yaklaşımlarda bulunan insanlar da var, yok değil. Ergenlik çağındaki erkek çocuklarımıza salak saçma yönlendirme yapan bilinçsiz büyüklerimiz var bir de. Geldi mi o tipler aklınıza? Sorsanız hepsi muhteşem insan görürler kendilerini. Çocuklarımıza magandalığa, şiddete, kötü alışkanlıklara zemin hazırlayan tipler; ama onlar kendilerini önemli ve güzel şeyler yapıyormuş gibi sanırlar. Ne çocukların okullarının durumlarını sorarlar ne de çocukları okumaya teşvik edici herhangi birkaç kelam konuşurlar. Bırakın teşvik etmeyi okuyan çocuğun kafasını karıştırır çoğu da. Ben üzülüyorum; hele ki kendini nimetten sanan önemli bir pozisyonda gören memlekete gram faydası olmayan o tiplere, neyse ben bir güleyim bari onlara yoksa sert konuşurum diye korkuyorum ki zaten öfkeliyim. 

Sağ olsun bizim gençler de bayılıyorlar; güçlü görünen magandavari tiplere, giderli laflara, büyük harfli konuşmalara, silahlara, bıçaklara, salak saçma adamlara… Büyükleri de destek verdikten sonra kendilerini Kurtlar Vadisi’nde zannediyor bizim ergen gençlerimiz de. Gerçi koca adamlar bile bazen bu tripten çıkamıyorlar da; o geldi şimdi aklıma. Neymiş arkadaş bu silah tutkusu, silahlı pozlar, belde tabanca falan; çok itici arkadaş. Bilmiyorlar ki gençlerin akıllarını bulandırdıklarını, özendirdiklerini, hele bir de kafalarındaki ön yargı var değil mi? Magandavari hareketler adamlık, nazik tavırlara da karılık ( çok özür dilerim bu kelime için) olarak adlandırırlar delikanlılığın kitabını yazıp okuması unutan tipler. İki kelam gençlere güzel sözler etseler, çok düşünmeye de gerek yok. Diyecekleri cümle belli zaten; “ Gençler okuyun, bakın bizim gibi olmayın” bu kadar ya ama nerede? Sonra bizler de öğretmenlere hücum ediyoruz; “ Neden bu çocuk başarısız? “ diye. Oysa eğitim sadece okulda verilmiyor ki; aile, çevre, toplum buraları es geçmemek lazım Sevgili Öğrenci Velisi Abim – Ablam. 

Sevgili Okuyucular, Öğrenci Velisi Abilerim – Ablalarım, Ergen Genç Kardeşlerim, Temiz Kalpli Mahalle Esnafları ve siz Magandavari Tipler eğitim şart be, hem de aşağıdan yukarı değil; her yaştan bir eğitim. Eğitime en az su kadar ihtiyacımız var; nereden bakarsan bak “ Oku “ diyor her yaklaşım, her sistem, her inanç, her felsefe. Okuyun, korkmayın bir şey olmaz. O zaman şiddet de olmaz; en azından minimuma iner, temiz ve huzurlu topluma kadar yolu var. Okuyun ya ciddi ciddi okuyun, inan zarar görmezsiniz; en fazla kafayı yersin derler, bu kadar. Ama el âlem ne der diye duvarları büyük bir hapishane de yoktur; biliyorsunuzdur değil mi? İş işten geçmeden dediklerimi düşünün, zararın neresinden dönersen dön biliyorsun ne olduğunu Atalarımız demiş; boşa dememiştir değil mi? Hadi bir kalkın, silkelenelim; Rönesans Zamanı.

**

İlk defa bir şey deneyeceğim; bir dost grubum var, onlardan günün sözlerini istedim. Gökhan, Mehmet Akif’in sözünü hatırlattı “ Unutma! Her karanlık gecenin bir sabahı vardır.” diyerekten; diğer arkadaşlar biz daha sonra söyleyelim dediler. 

Ben de Öküz Çarpması’ndan “Bize hep, biz hallederiz, biz ayarlarız, hatta
bazen olmamış olanı oldu diye bile gösterdiler, önceden sevindirdiler, sonra kurulan tüm hayalleri, planları, yaşamları birer birer yıktılar, öyle diyenlerin hiçbiri sözlerinde durmadılar. O işler ne halledildi, ne ayarlandı ne de oldu. Hep yarı yolda bırakıldık, yarım kaldık; onlar için hiçbir şey değişmedi, biz hep o yaralarla yaşamak zorunda bırakıldık, büyüsek de asla geçmeyen o yaralar ile. Sonra hepimiz anladık, bu dünyada iyiler için yer yoktu, herhangi bir yer dahi yoktu. “ günün sözünü vereyim dedim. Hadi görüşmek üzere.