Hadi bakalım soruyorum sizlere, işsizlik nedir ve işsizlik kelimesini ilk ne zaman duydunuz? İki tane minnacık soru sordum sizlere ve bana. Ben önce 2. soruya cevap vermek istiyorum; sanırım istediğim sorudan başlayabilirim. 2. ya da 3. sınıfa gidiyordum; dediler ki, oku da bizim gibi olma; oku ki büyüyünce işsiz kalma. Yeteri kadar büyüdüm sanırım, üniversitesine kadar okulumu da okudum hatta ikinciyi de okuyorum; hem de iyi derecede bitirdim okulumu ama onların dediği gibi olmadı. Nasıl oku ki işsiz kalma dedi onlar ben okudum işsiz kaldım; yoksa okumasa mıydım? Yok be şaka şaka; iyi ki de okudum. Üniversite eğitimini herkesin alması gerektiğini düşünenlerdenim şahsen; hem ufkun genişlemesine hem de karakterin oluşumuna direkt olarak etkisi oluyor. 2.soruyu cevapladım ve şimdi gelelim ilk soruya.

Evet, işsizlik nedir? Makro iktisat derslerinde öğrendiğim kadarıyla iktisadi olarak bakarsak olaya; işsizlik, çalışma istek ve kabiliyetine sahip olan ve cari ücret haddinde çalışmak isteyip de iş bulamayanların oluşturduğu istihdam düzeyidir.  İstihdam ise çalışma ve gelir sağlama kararında olan bireylerin hizmetlerinden yararlanılmak üzere çalıştırılmasıdır. Siyasi olarak işsizlik; siyasetle ilgili eğitim almama rağmen onu siyasetçilere bırakıyorum, onlar ara ara programlara çıkıp anlatıyorlar zaten. Olaya istatistiksel olarak baktığımızda; Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) Kasım 2016 verilerine göre işsizlik oranı 12,6 olarak görünüyor. Bazı özel araştırma şirketlerinin verilerinde ise işsizlik oranının daha fazla hatta 20’yi bile bulduğunu yazıyor ama bilemiyoruz tabii; ben de okuduğumu söylüyorum. Bu işsiz kesiminde yine kaynaklara göre 11,5-13,5 arasında üniversite mezunu olduğu yazılıyor. Bu da 900 bin civarı diplomalı işsize tekabül etmektedir. Son iki yılda ise diplomalı işsizlerin sayısı 35-40 arasında arttığını söylüyorlar. Böyle rakamlar okuyoruz, bu konularla ilgili çok fazla bilgi bulunmaktadır. Farklı farklı istatistiksel rakamlar verilmiştir. Bazıları için istatistikler çok önemlidir kimisi hiç dikkate bile almaz çünkü rakamlara güvenmez; bakış açısına göre değişir.

Şimdi işsizliğe yerel düzeyde bakarsak; büyüklerimiz önceden iş denildiği zaman TTK dermiş, şimdilerde o zamanki işgücü kalmadı. İş denildiği zaman akla artık sadece iki yer geliyor. Onları da bu coğrafyalarda yaşayan herkes çok iyi bilir; enerji sektöründe hizmet eden iki firma. Biri diğerinden daha çok işgücüne sahiptir ama. Bir de babadan, sağdan – soldan parası olan varsa ticaretle ilgilenirler. Yerel düzeyde durum ne yazık ki bu şekildedir. Şimdi işsizliğe son olarak bir de psikolojik açıdan bakalım. Psikolojik olarak işsizlik; bir miktar çalıştıktan sonra işsiz kaldıysanız, yalan yok başta iyi gelir, ne güzel, bütün planladıklarını yaparım diye düşündürür. Gelin görün ki, o kadar boş gününüz vardır ki, her gün ben bunu yarın yapayım dersiniz ve o yarınlar hiç gelmez. O yüzden harcayacak bol bol paranız ve iç disiplininiz yoksa en fazla üç aydan sonra bildiğiniz bunalıma döner. Öncelikle pek dışarı çıkmak istemezsiniz, hatta aynı oda içinde kalmak istersiniz. Ara sıra dışarı çıkmalarınızda ise hala mı iş bulamadın, hiç mi tanıdığın yok gibi söylemlerle bazen samimi bazen provokatif yaklaşımlara şahit olursunuz. İnanın sizi motive edecek çok az şey olur hayatınızda. Hele ki evli çoluk çocuk sahibiyseniz; of aman Allah’ım, bunu düşmanım bile çekmesin diyeceğim sadece. Bundan sonrası kişinin kendi iç mahremi çok fazla girip de insanların canını sıkmak istemiyorum. Mutlaka eşi – dostu, çoluğu – çocuğu – damadı, komşusu – akrabası – arkadaşı işsiz olan biri mutlaka vardır. 

**

Sevgili Okuyucular, son zamanlarda çevremdeki bazı insanların yaşadıkları olaylara şahit oldum. Birebir olaylara şahit olmasam da olayları duydum demek daha doğrusu sanırım. Olayların özüne baktığımda da aynı şeyler çıkıyor karşımıza; alkol ve zararlı alışkanlıklar. Bunlara bir de kişinin kendi oto kontrolünü sağlayamaması ya da iradesine sahip olamaması durumunu eklediğimiz zaman sonuçları inanın telafisi olmayan yerlere kadar gidebiliyor. Maddi ve manevi kayıplardan bile fazlası can kaybına kadar yol açabiliyor. Lütfen rica ediyorum; olmadığınız insanlara dönüşmenize izin vermeyin, beyninizi uyuşturmayın, kendinizden vazgeçmeyin. Kendi iradenize karşı kaybetmeyin yoksa sizi başka şeyler ya da başkaları yönlendirir. Sözüm meclisten dışarı tabii ama kendilerini düşünmeyenlerin akıllarına aileleri, sevdikleri, dostları, arkadaşları gelsin diyorum ve sizlere günün sözüyle son vermek istiyorum.

Günün Sözü: Bazıları menfi yalakalık yarışında, bazıları bilinçli acı çekme yarışında, bizler de ( olmayacak olan) hayata tutunma yarışında debelenip duruyoruz. – T.YLDRM