Ne dersiniz yazmak mı daha zor konuşmak mı; fikri olan var mı? Kimi çok iyi konuşur yazamaz, kimisi de çok iyi yazar konuşmada yetersizdir. Bazıları ikisini de çok iyi yapar bazısı da ikisinde de yetersizdir. Kimi konuşmak için konuşur; bir de bu var değil mi? Kimi de hiç susmadan konuşur; resmen kafa ütüler. Bir de çok laf yalansız olmaz diyen büyüklerimiz var değil mi? Bir de üç – beş kelama bir dünya anlam yükleyen insanlar vardır; bu da ciddi marifet isteyen bir mevzudur.

Eee siz hangisinde iyisinizdir; yazmak mı konuşmak mı? İkisinin de adabı olmalı değil mi? Her şey yazılır mı ya da konuşulur mu? Bunların üzerine ciddi münazaralar yapılabilir aslında. Bir de kendinle ilgili mi yazıyorsun yoksa ikinci hatta üçüncü şahısları mı? Genelde konuşan insanla yazan insanı kıyaslarsanız, yazan insanın kendinden bahsetme durumu daha fazla olabilir. Çünkü konuşurken her aklına geleni konuşabilir insan ama yazarken belli bazı kurallar vardır. Giriş – gelişme – sonuç, ahenk, ana fikir vs ama bazıları yazmak için yazar. Sokakta çemkirircesine yazanlar da vardır; ben pek tasvip etmem onları. Bir Oğuz Atay paragraflarına baksanıza; bilmem kaç tane bağlaçla bağlanmış uzun – yoğun cümleler ahenk içinde okuyucuya sunulur. Bir de başka yazanlara bakın; üç kelimelik cümleler, çok daha sade basit cümlecikler. Tabii anlam ve yoğunluk da önemlidir. Bazen Oğuz Atay “ Kelimeler Albayım Bazı Anlamlara Gelmiyor “ der ansiklopediler dolusu bu cümle hakkında konuşabilir, düşünebilir ve hatta yazabilirsiniz. Milyon tane örnekleme yapıp anılarınızı anlatabilirsiniz. 

Yazmanın ciddi marifet istediği aşikârdır ama konuşmak eylemi de aslında ciddi zordur. Konuştuğun kelimeyi geri alamazsın; bazen bir kelime konuşursun ve geri dönüşü olmaz. Çok sevdiğim şarkıcılardan biri olan Halil Sezai ne diyor Sonbahar şarkısında:

İki kelime yetiyor seni seven kalbi kırmaya,

Sonra roman yazsan ne fayda.

Çok güzel anlatmış değil mi? Bu kadar güzel bir örnek bulamazdım sanırım. Hatta büyüklerimiz ne demişti “ 2 kere düşün 1 kere konuş hatta gerekirse 5 kere 10 kere düşün”. Bazen ciddi geri dönüşü olmayan kelimeler çıkar konuşurken insanın ağzından ama yazarken silme imkânın vardır. Eğer yanlış bir kelam yazarsan düzeltebilir ve değiştirebilirsin. Yazmanında zor yanı; yazım – noktalama redakte işlemleri vardır ama en zoru yazının ahengi ve ana fikrini, mesajını okuyucuya verebilmektir. Her yiğidinde bir yoğurt yiyişi vardır tabii. Kimi dolaylı anlatımı sever, kimi ters köşe yapar, kimi çok sade ve yalın bir şekilde mesajı verir. Bana sorarsanız ben ters köşelere bayılırım. Elimden geldiğince konudan uzaklaşır, farklı yerlerden farklı bir şekilde mesajı vermek isterim. Ama bu yazımda başlığım hatta ilk cümlemden itibaren direk anlatmak istedim. Yazarken etik kelimesi gelmeli aklınıza eğer birilerini hedef alıp yazıyorsanız; elinden geldiğince en doğru en az rencide edecek kelimeleri kullanmak gerekir bence. Yazdığınız kişinin ailesini, çoluğunu çocuğunu es geçmeden onların yüzlerini düşürecek derecede yazmamak gerekir; ben böyle düşünüyorum. Malum söz uçar yazı kalır bir de bu durum var; dikkat etmek gerekir. Ve yazarken empati denilen arkadaş da yazanın aklına gelmelidir. Etik ve Empati denilen arkadaşlarla beraber yazmak her zaman daha faydalı olacaktır.

Bana sorarsanız, ben yazmanın daha zor olduğunu düşünenlerdenim. Çünkü herkesle çok fazla konuşan biri değilim. Az ve öz konuşmayı tercih eder; argo ya da küfre yönelmemeye çalışırım. Samimi olduğum insanlarla çok daha fazla konuşurum tabii ki de ama o zaman bile elimden geldiğince kelimelerime dikkat etmeye çalışırım. Şu ana kadar ağzımdan çıkan bir kelime yüzüne aramın bozulduğu birileri olmadı ama yazdıklarımı üzerlerine alınıp bana cephe alanlar olmuş olabilir. Bu arada ben direk konuşabileceğim birine yazarak ulaşmayı da tercih etmem ama sosyal mecralarda insanlar komşusuna bile sosyal mecradan laf göndermeye çalışıyor. Gerçi onlar yazmak kategorisine girer mi, girmez bence. Onun adı olsa olsa çemkirme olur. Son olarak yazarken ya da konuşurken empati yapıp karşınızdaki kişinin ailesini, sevenlerini unutmayınız; benim naçizane fikrim budur. Hadi ben kaçtım; görüşmek üzere.