Medical Park Ankara Hastanesi Üroloji Uzmanı Op. Dr. Ersin Atabey, prostat kanserinde üç risk faktörünün yaş, etnik köken ve genetik olduğuna dikkat çekerek, “Çalışmalarda prostat kanserinin ailesel geçişinin de olduğu gösterilmiştir. Bu nedenle ailesinde prostat kanseri görülenler daha sık aralıklarla ve 45 yaşından itibaren tarama yaptırmalıdır” dedi.
Prostat bezi dokusunu oluşturan hücrelerin kontrolsüz ve anormal şekilde çoğalması sonucu gelişen kötü huylu tümöral oluşuma prostat kanseri adı verildiğini belirten Üroloji Uzmanı Op. Dr. Ersin Atabey, uyarılarda bulundu. Tüm prostat kanseri vakalarının yüzde 98’inin 50 yaşın üzerinde kişilerde olduğunu hatırlatan Op. Dr. Atabey, “Prostat kanseri, etkilediği yaş grubu itibarıyla iyi huylu prostat büyümesi ile birlikte bulunabilen ancak bu sebepten kaynaklanmayan ayrı bir hastalıktır. Sıklıkla ileri evrelere ulaşıncaya kadar da hiçbir belirti vermez” diye konuştu.

“Üç risk faktörü; yaş, etnik köken ve genetik”
Birçok kanser tipinde olduğu gibi prostat kanserinde de sorumlu tek bir sebebin tanımlanmadığına dikkat çeken Atabey, “Hastalık erken dönemde semptoma ve bulguya yol açmamaktadır. Bu nedenle 50 yaş üzeri her erkeğin idrarla ilgili şikayeti olsun ya da olmasın en az yılda bir kere üroloji doktoruna prostat kontrolüne gitmesi önerilmektedir. Ailesinde prostat kanseri öyküsü olan erkeklerin ise 45 yaşından itibaren üroloji hekiminde prostat kontrolü yaptırması gerekmektedir. Bununla beraber prostat kanseri için kesin olarak ortaya konmuş üç risk faktörü; yaş, etnik köken ve genetiktir” ifadelerini kullandı.

“Obezite prostat kanserini tetikleyebilir”
Yaş arttıkça prostat kanseri görülme sıklığının arttığına işaret eden Atabey, sözlerine şöyle devam etti:
“Yaşla ilgili bir örnek verecek olursak tüm vakaların sadece yüzde 2’si 50 yaşın altındadır. Yine epidemiyolojik çalışmalarda prostat kanserinin hem genetik yönünün hem de ailesel geçişinin olduğu gösterilmiştir. Bu yüzden ailesinde prostat kanseri olan kişilerde, normal popülasyona göre daha sık aralıklarla ve daha erken yaşta tarama yaptırılması önerilmektedir. Etnik köken olarak en düşük Doğu Asya’da, en sık da Amerika’da yaşayan siyah ırkta rastlanmaktadır. Ancak Doğu Asya kökenli bir kişi Amerika’ya göç ettiğinde yine prostat kanseri riskinin arttığı gösterilmiştir. Bu durum etnik köken haricinde çevresel faktörlerin de (obezite, bol yağlı ve düşük fibrinli beslenme, sedanter yaşam gibi) prostatta kanser gelişiminde risk faktörü oluşturduğunu düşündürmektedir.”

“Prostat kanserine karşı 7 önlem”
Op. Dr. Atabey, prostat sağlığını (prostat büyümesine ve prostat kanserine karşı) korumak için alınması gereken önlemleri sıraladı. Atabey, ideal kiloyu korumanın, dengeli ve düzenli beslenmenin, doymuş yağca zengin gıdaları azaltmanın, yağlı balıkların sık tüketilmesinin, yağlı balıkların sık tüketilmesinin, egzersiz yapmanın, sigarayı bırakmanın, alkolden uzak durmanın ve düzenli kontrollerin mutlaka yapılması gerektiğini ifade etti.

“Domates, brokoli ve baklagiller prostat dostu”
Op. Dr. Atabey, prostat hastalıklarına iyi gelen prostat dostu gıdaları 8 başlıkta şöyle anlattı:
“Domates, güçlü bir antioksidan olan ve prostat kanseri riskini azalttığı bilinen likopence zengin bir yiyecektir. Brokoli, antikanser içerikli komponentleri ve zengin sulforaphane sayesinde prostat kanserine karşı koruyucu bir besin olarak kabul edilmektedir. Yeşil çay, İçermiş olduğu zengin epigallocatechin, epicatechin gallate ve ksantin deriveleri gibi güçlü antioksidanlar ile prostat kanseriyle savaşan dost bir içecek olarak kabul edilir. Günde 2 bardak yeşil çay içen erkeklerin, içerdiği hücre ölümünü tetikleyen enzimler sayesinde prostat kanserine yakalanma riskinin azaldığını öne süren çalışmalar mevcuttur. Soya fasulyesi ve baklagiller, soya fasulyesi de dâhil olmak üzere yer fıstığı, fasulye ve mercimek gibi baklagiller içermiş oldukları zengin fitoöstrojenler sayesinde prostat kanserine karşı savaşmakta ve tümör büyümesine engel olmaktadır. Nar suyu, antioksidan yönünden oldukça zengin içecek olan nar suyunun prostat kanser hücrelerinin çoğalmasını engellediği çeşitli deneylerde gösterilmiştir. Yağlı balıklar, Omega-3 yönünden zengin uskumru ve somon gibi yağlı balıkların prostat sağlığının korunmasında etkili olduğu çeşitli çalışmalarda gösterilmiştir. Soğan ve sarımsak, bu besinleri tüketenlerin tüketmeyenlere göre daha az prostat büyümesi problemi yaşadığı yönünde çalışmalar bulunmaktadır. Kabak çekirdeği, antioksidan, anti-inflamatuar ve hormonal etkileri nedeniyle hem prostat kanserine hem de prostat büyümesine karşı önleyici etkileri olduğu kabul edilen bir besindir.”
Prostat kanserinde tedavi seçimi, hastanın yaşı ve genel sağlık durumunun yanı sıra tümörün patolojik özelliklerinin (evre, derece gibi) de değerlendirilmesiyle yapıldığını sözlerine ekleyen Atabey, cerrahi tedavi (radikal prostatektomi), fokal tedaviler (hıfu, nano-knife v.b.), ışın tedavisi (radyoterapi), hormon tedavisi ve ilaç tedavisinin (kemoterapi, hedefe yönelik tedaviler) en sık uygulanan tedavi yöntemleri olduğunu söyledi.

(İHA)