Bebeğimin ses çıkarması başlamadı,
Sürekli kendini sallıyor, 
Dönüp duruyor, 
Göz teması kurmuyor, 
Mimik kullanmıyor, 
Çamaşır makinasına karşı aşırı ilgili, 
Tekrar eden el çırpması, 
Araba tekerine olan ilgisi, 
Yaşıtlarına ilgisizliği, 
Cansız varlıklara aşırı ilgisi var derken karşımıza çıkıyor OTİZM!
 
Çocukların ilk 3 yılında, merkezi sinir sistemi gelişiminin farklılaşması sonucu ortaya çıkan nörolojik bozukluktur Otizm! Erkek çocuklarda kız çocuklarına göre 3-4 kat fazla görüldüğü de bilinmektedir. Ve ne yazık ki sebebi hala bilinmemektedir.
.
2 Nisan, otizme dikkat çekip, farkındalığı arttırmak adına 2008 yılında Birleşmiş Milletler tarafından ‘Dünya Otizm Farkındalık Günü’ ilan edilmiştir. Sosyal mecralarda, yaşadığımız yerlerde, parklarda, yolda yürürken bile denk gelmiş olabiliriz bugün bu farkındalıklara…
 
Lakin;
OTİZMİ
Biz ebeveynler konduramayız, kondurmak istemeyiz haliyle de hep bi kaçış haline geçeriz. Ta ki gerçekle yüzleşene dek…
Bu farkındalıkla birlikte birkaç isteğimiz var tabi…
 
Bizler, otizm tanısı almış çocukların ebeveynleri ne mi isteriz?
-Geçmiş olsun demeyin bizlere, zira otizm bir hastalık değildir.
-Çok mu TV, telefon, tablete maruz kaldı demeyin yahu, zira maruz kalmak otizm yapmaz. Yapsaydı ülkenin çoğunluğu otizm olmaz mıydı?
-Aşı yaptırdın ondan olmuştur demeyin sakın, aşı karşıtlığına bir son verin bu gidişle etrafta hastalık taşıyan çocuklar çoğalacak. Bu vebale girmeyin.
-Hele siz cennetliksiniz sakın demeyin, elbette nörotipik çocuğa bakmak zor, buna katlandın kesin ödülün var mantığını kenara atın.
-Hiç otistik gibi durmuyor demeyin, ne yapsın çocuk amuda mı kalksın inandırmak için ?
Ve son olarak  
-İlgilenmedin mi? Fazla mı şımarttın? Neden bu kadar bağırıyor bu çocuk? diye sormayın….
 
Ne yapacaklarını bende kestiremiyorum… 

Sadece güleryüz, anlayış manevi destek istiyorlar…
Elçiye zeval olmaz efendim… Tekrardan, 2 Nisan Dünya Otizm Farkındalık Günü kutlu olsun. Teşekkürler.

İnanmak kabiliyetimi yitirdim!


"Şimdi aramızda noksan olan şeyin ne olduğunu biliyorum. 
Bu eksiklik sana değil, bana ait... 
Bende inanmak noksanmış... 
Beni bu kadar çok sevdiğine bir türlü inanmadığım için sana aşık olmadığımı zannediyormuşum... 
Bunu şimdi anlıyorum. 
Demek ki, insanlar benden inanmak kabiliyetini almışlar...
Ama şimdi inanıyorum... 
Sen beni inandırdın. 
Seni seviyorum. 
Deli gibi değil, gayet aklı başında olarak seviyorum... 
Seni istiyorum... 
İçimde müthiş bir arzu var... 
Bir iyi olsam!"  
 
“Benim beklediğim aşk başka! O bütün mantıkların dışında, tarifi imkansız ve mahiyeti bilinmeyen bir şey. Sevmek ve hoşlanmak başka; istemek bütün ruhuyla, bütün vücuduyla, her şeyiyle istemek başka… Aşk bence bu istemektir. Mukavemet edilmez bir istemek!.”
 
“Ben böyleyim işte. Ben garip bir kadınım. Benimle ahbaplık etmek isterseniz birçok şeylere tahammüle mecbur kalacaksınız.”

‘Kürk Mantolu Madonna’
 
Sabahattin Ali… 

Kürk Mantolu Madonna eserinden çok sevdiğim birkaç anekdotu… 
Nurlar içinde yatasın… 
Seni dere kenarında bulmanın acısını yaşayanlar kadar yaşadım acıyı bugün, kafana vurarak seni bu dünyadan koparan katilinin 4 yıl sonra salıverilmesini hiç unutmayacağım.
Sana bunu yapanı, yaptıranları asla iyi yad etmeyeceğim! 
Sana olan düşkünlüğümün sebebi aşka olan inancın, güçlü kalemin, Sinop Cezaevinde ‘Aldırma Gönül’ü yazıp gönüllerde taht kurman mıydı?
Bilemiyorum.
Bildiğim tek şey iyi ki bu dünyadan geçtin ve bizlere izler bıraktın… Işıklar içinde uyu…