Geçen hafta gazetemiz köşe yazarı, değerli arkadaşım Süleyman Kurt ile Kozlu’da heyelan bölgesinde inşa edilen konutlar üzerinde tartışmak olanağı bulduk...

Süleyman Kurt şöyle söyledi :

“ Arkadaşıma dedim ki, Erhan Çakmak’ın, Kozlu’da heyelan bölgesine inşa edilen konutlarla ilgili yazısını mutlaka okuyun”

Zaman zaman çeşitli konularda “farklı” düşündüğümüz Süleyman Kurt ile bu konuda birebir “aynı” düşündüğümüz anlaşılıyor.

Bunun bir nedeni var...

“ Can kaygısı “

Daha önce heyelan meydana gelen bir alanda, yeniden heyelan meydana gelmesi kuvvetle muhtemeldir.

Ülkemizde ve dünyada bunun örnekleri görülmüştür.

Siz ne kadar önlem alırsanız alın, teknolojiyi hangi ölçüde kullanırsanız kullanın, doğal afetlerle mücadele etmek her zaman mümkün değildir.

Esasen, bizim mantığımız ve vicdanımıza göre, heyelan bölgesini imara açıp, inşaat ruhsatı vermek akıl işi değildir. Bu tür alanların doğrudan “yeşil alan” olarak düzenlenmesi gerekir.

***

Ülkemizde çok acı örnekler yaşandı...

Gerek heyelan, gerek çürük inşaatlar nedeniyle en ufak bir sarsıntıda, en ufak bir yer hareketinde kağıttan kuleler gibi yıkılıp dağılan apartmanları ve meydana gelen can kayıplarını unutmamak gerekiyor.

Kozlu’da daha önce heyelan meydana gelen bir bölgede konut inşaatı yapan firmanın geçmişte yaptığı işlere ilişkin referansları çok iyi olabilir, bugüne değin kendisini kanıtlamış bir firma da olabilir.

Buna bir diyecek yok...

Ancak böyle bir firmanın heyelan bölgesinde konut inşa etmek gibi bir riski üstlenmemesi gerekiyordu.

Bu alanda oluşabilecek riske dikkat çekmek gazetecilik görevidir.

Allah korusun ...

Yeni bir heyelan veya yeni bir yıkım halinde bunun vebalini kim üstlenecek?..

Riskli bölgeye imar ve inşaat izni veren belediye mi?..

Yoksa böyle bir alana “gökdelen” dikmekle övünen inşaat firması mı?..

***

Sayın Cumhurbaşkanımızın tüm belediye başkanlarına yaptığı uyarıyı tekrar etmek istiyorum.

“ Plan notları ile oynamayın, yatay şehirleşmeye özen gösterin”

Bilmem anlaşıldı mı?..