İvan Petroviç Pavlov’u bilirsiniz...

Köpekler üzerinde yaptığı “klasik koşullanma” deneyleri ile tanınan Nobel ödüllü ünlü bilim adamı...

Pavlov, köpeklere et verip, zil sesi ile eşleştirmesi, böylece “şartlı refleks” oluşturması ile tanınıyor.

Deneye göre, “zil sesini” duyan köpeklerin aklına “et” geliyor, böylece sindirim sistemini harekete geçiriyor.

Özetle bu şekilde...

***

Kozlu halkı saygıdeğerdir...

Kozlu’nun insanları temiz, nezih insanlardır.

Ancak Kozlu’nun “köpeği” de çoktur...

Onları çoğu kez belediyenin, ya da bankaların çevresinde odaklanmış olarak görürsünüz...

Genel anlamı ile bütün canlılara, bu arada köpeklere de saygı duyarım, yaşamı paylaştığımız canlılarla hiçbir sorunumuz olmadı bugüne değin...

Aslında köpekleri sokağa salmakla, ne onlara, ne de insanlara iyilik yaptığımızı düşünmüyorum...

Özellikle belediyelerin, sağlıklı hayvan barınakları inşa ederek, köpekleri buralarda toplamaları, görevli veterinerler tarafından sürekli sağlık kontrollarının yapılması, bakıcılarının bulunması ve gıda ihtiyaçlarının uygun şekilde ve sürekli olarak karşılanması gerekir.

Diyeceğimiz o ki, köpekleri başıboş bırakmak bir çözüm değil...

***

Pavlov’un Kozlu’daki pişkin köpeğine gelince...

Hem pişkin, hem da sadakatsiz bir köpek !..

Sürekli sahip değiştiriyor, köpek aynı kalıyor, bir Pavlov gidiyor, bir diğeri geliyor.

Tıpkı o da, Pavlov’un diğer köpekleri gibi “zil sesine” göre refleks veriyor ama, “zili çalan” sürekli değişiyor.

Bir başka deyişle...

Zil kimin elinde ise, “sahibi” de o oluyor.

Tükürdüğünü yutan cinsten bir köpek...

Önce tükürüyor...

Sonra yutuyor...

Duyduk duymadık demeyin...

Pavlov’un pişkin köpeği Kozlu’da dolaşıyor.