Geçen gün sosyal medyada bir diziden kaynaklı #yüzleşme etiketiyle binlerce insan fikirleri, söylemlerini paylaşmıştı; benim de dikkatimi çekti. Az çok sosyal medyayla haşır neşir olanlar da fark etmiştir mutlaka; esasında çok da önemli değil sosyal medyada denk gelmek de konunun kendisi önemli. Çünkü kavram güzel bir kavram ‘Yüzleşme’; anlamı yüz yüze gelmektir ismen görüldüğü gibi. Biraz bu konuya dalalım diyorum.

Öncelikle 100LEŞME derken bile bazılarının aklına para gelebileceğini düşünüyorum; malum para için her şeyi yapabilecek belli bir kesim var. Para için her türlü şeyi yapabilecek, her türlü kılığa girebilecek, her türlü ideolojiye soyunabilecek piyasada bir süre insanlar var; ne yazık ki her geçen gün sayıları artmaktadır. Bizim aramızda yoktur diye düşünüyorum ben cidden; hele devamlı okumayı seven insanlardan zaten çıkmaz. Neyse biz o para budalalarını bir kenara itelim de ya da en iyisi görmezden gelelim; devam edelim mevzumuza. Bir de şu var; insanların sineye çekerek kafalarında erteledikleri yüzleşmeler. Sırf kaç yıllık dostluk, arkadaşlık için bu konuyu kafasında unutmaya çalışan ama her sıkıntıda aklına gelip beynini kemiren koca bir soru işareti olarak hayatına devam eden yüzleşme gereksinimi. Size tanıdık geldi mi bilmiyorum ama eşinizde, dostunuzda, ailenizin bir ferdinde mutlaka birinde bu durum yaşanmıştır. Bazen haklı bulabiliyor insan bu yaklaşımı bazen de haksız ama yaşamadan bilinmeyecek bir durum ve dışardan konuşmanın da kolay olduğu bir mevzudur.

İnsanlar arasında yüzleşme var mı yok mu, varsa ne kadar var bilmiyorum ama bildiğim bir şey var; gün geçtikçe revaçta olan bir yüzsüzleşme var. Bunu ne yapacağız inanın bir fikrim yok. Onlara sorsan durumun bile farkında değiller ya da farkında olmamak işlerine geliyordur. Onlar rantlarına, çıkarlarına, ceplerine giren paralarına bakıyorlar çünkü; diğer arkadaşlar onlar için önemli değildir: karakter, vizyon, onur, gurur, hak gibi… Onlar sadece skora bakarlar gerisi pek önemli değildir, 3 kuruşa 3 köfte yetmez onlara bedavaya kaç köfte gelirse; ne kadar çok gelirse o kadar başarılı bulurlar kendilerini. Valla ne yalan söyleyeyim çoğu insandan iyi şartlarda yaşarlar ama o tarz bir yaşama yaşam adı verilirse tabii ki de. Hakkım olmayan hayatı ben yaşamak istemem, sizler de istemezsiniz ama başkaları için problem olmayan bir durumdur. Dün bir yerde bir haber okumuştum; sizlerle paylaşmak istedim. 10 yaşında bir erkek çocuğu yerde 50 TL para bulmuş; hemen sağa solo para düşüren var mı diye sormuş, sonra belediyeye zabıtalara falan gitmiş. Velhasıl kelam paranın sahibi bulunmamış; çocuğa da para senin olsun harçlık yaparsın demişler. Çocukcağız, eve babasının yanına gitmiş; “ Baba bu parayı yerde buldum, para benim değil; Arfin’deki Mehmetçik’e gönderelim” demiş. Umarım gerçek bir haberdir; 10 yaşındaki çocuğun yerde bulduğu paranın sahibini sorgulaması, aramaya çalışması bile çoğu yetişkinin yapmayacağı cinstendir. Alnından öpüyorum seni böyle karanlık bir dünyada tertemiz bir çocuk olduğun için.

Hak kelimesi çok önemli kelimelerden biridir ama bu da tedavülden kalkmak üzere olanlardandır; bu kelimeyi yaşatmaya çalışan, hayatının merkezine koyan insanların varlığından da söz etmem lazım. Bu insanlarımızı fark etmemiz, onlarla diyalog halinde olmamız gerekir ki kaybolmaya yüz tutmuş, ramak kalmış kelimeleri hayata döndürelim. Bakın aşkı kaybettik, kalmadı bu dönemlerde; bin de bir ufak tefek çıkıyor karşımıza. Bazen filmlerde bazen dizilerde bazen de gerçek dünya da ama ne kadar gerçek ne kadar çıkar kokulu bilemiyoruz.

**

Dün bir arkadaşla yaşadığımız sohbetten bir kesit vermek istiyorum sizlere; Zonguldak’ın şehrine, takımına, değerlerine, gençlerine tam olarak sahip çıkmadığından bahsettim ben. Arkadaş da neden ki falan dedi, ben de bilemeyeceğim ama bir Zonguldaklının başka bir Zonguldaklıya pek destek verdiği ben görmedim dedim ( bu durumu spor, sanat gibi düşünelim). Sonradan da hani olmaz da daha büyük kesimlere hitap edip adı cismi duyulmuş bir yazar olsam bile elimden geldiğince yazar adaylarına yardımcı olmaya çalışırım dedim. Sonra geçenlerde ortak tanıdığımız bir arkadaşımız bir kitap çıkardı; gecenin bilmem kaçında bana bazı sorular sordu ben de çocuğu hiç sevemememe rağmen yardımcı olmaya çalıştım. O yardımı hak etmediğini zaten sonradan gösterdi. Gecenin bilmem kaçında yardım aldığı kişiye organize ettiği bir aktiviteye söz gelimi bile olsa çağırmadı; arkadaş da bu mevzuyu bildiği için hak edene yardım etmek lazım dedi. Ben de bir cevap verdim o arkadaşa; onu da günün sözü olarak vermek istiyorum sizlere. Aşağıda okursunuz; hadi görüşmek üzere.

Günün Sözü: Kapıyı çalana yol gösterilir ama kimine az kimine çok. ( Legal mevzular için )