Bundan üç-dört yıl önce kuruldu ve ilk tanıtımı yapıldı galiba, pek hatırlayan bilen falan yok, zamanla havası kaçtığı için ve kamuoyunda da gereken ilgiyi göremediği nedeniyle, tedavülden kalktı; 67'liler Platformu...

Başına bir sözcü atamışlar, o da kendini danışman yaptı Çaycuma belediyesine, öyle fazla ünlü önemli bir şahsiyet değil tabii de birisi önermiştir Başkan'a, "al bunu ... getir götür işlerinde kullanırsın..." filan demiştir, o da almıştır...

Her neyse, hayrını görsünler, buralar pek hayrı dokunmadı, oralara dokunur inşallah.

Tempo'da "Aklınızı kendinize saklayın çakma 67'liler" diye bir yazı çıkmıştı 28 Şubat 2021'de, yazarın ne kadar  haklı olduğu şimdi anlaşılıyor...

Şimdi bu 67'lilerin sözcüsü geçmiş günlerde Amele Birliği Başkanını ziyaret etmişti, etmeden önce de buradan hatırı geçen bir emekli ve araştırmacı yazar maden mühendisi arkadaşımızı da araya koymuştu, Başkan'a Amasra faciasında hayatlarını yitiren maden işçilerinin aileleri için ne gibi yardımları olabileceğini sormuş.

Eeeee; biz de buradan soruyoruz... Ne gibi yardımlar yaptınız 67'liler platformunun sözcüsü, kurucuları, vs. üyeleri?

Haaaa?

O kadar zaman geçti. Öyle başkanların yanlarına çıkıp hava basmaya benzemiyor bu işler. Yok eğer yapmadınızsa sorun bakalım o  sözcünüze neden sizin adınıza böyle konuşmuş?

Bir de şu var;

Efendim 67'liler platformu Zonguldaklı gençler için turizm alanında yetişebilmeleri amacıyla Marmaris'te bir angajman gerçekleştirmiş ve gençlerin bu kapsamda yatılı olarak eğitilebilmeleri için anlaşma yapmışmış...

Merak ediyoruz,

Başvuru süresi dolduysa açıklayın bakalım kaç kişi bu programa başvurdu?

Evet; devlet sırrı filan değil herhalde, açıklayın da biz de öğrenelim, haber maber yaparız platformu da öve öve göklere çıkarırız.

Para mara istemeyiz merak etmesinler, çünkü anlaşıldığı kadarı ile hayır işleri için yardım etmek, para vermek bazılarının işine gelmiyor bu platformda, hayır için bile olsa...

Bu konularda açıklamanız varsa bekleriz,  başkalarının açıklamalarına da açığız...

Şimdilik bu kadar...

Şimdilik!

KİTAP YAKMAK

Bazı insanlar ve bazı rejimler iktidarları süresince kitaplardan hep korkmuşlardır. Korktukları için de kitapların başına gelmeyen kalmamıştır. Büyük İskender İran’ı işgal ettiğinde ilk yaptığı işlerden biri Persepolis Kütüphanesi’ni ateşe vermek olmuştur. İnsanlık tarihinin en büyük kütüphanesi olarak bilinen Mısır/İskenderiye Kütüphanesi’nin yakılışını artık bilmeyen yok denebilir.

Bu arada sadece kitapları değil yazarlarını, bilim adamlarını da yakmaktan geri kalınmamıştır. Roma Katolik Kilisesi’nin Engizisyon Mahkemesi’nde yargılanıp sapkın ilan edilen ve diri diri yakılarak idama mahkum edilen Giordano Bruno, kararı okuyan hakime; "Ölümümü bildirirken siz benden daha çok korkuyorsunuz“ derken yerden göğe kadar haklıydı.

Bir de Hitler gerçeği var. Faşizm veya Hitler’se insan ve kitap yakmak demektir. Hitler iktidarının daha ikinci ayında Nisan başlarında üniversiteler, kütüphaneler, tiyatrolarda ‚temizlik‘ hareketi başlatıldı. İçler acısı utanç verici bir durumdur ki, bu operasyonun başını çekenlerin bir kısmı profesörler ve öğrenciler olmuştur.

Faşist rejimde Marx, Heine, Brecht, Anna Seghers, Freud, Zweig, Kafka, Thomas Mann, Ernst Barlach, Hemingway, Jack London, Döblin vb. yazarların kitapları 10 Mayıs 1933 gecesinin zifiri karanlığında bir kez daha göğe ulaşmaya çalışan ateşten parça oldular. Bugün o  kahredici ateşlerin yakıldığı hemen her yerde Heinrich Heine’nin ‘Bugün kitap yakanlar, yarın insan yakar’ sözlerinin yazıldığı bir levha veya anıt var.

Bu gün hala ezilenin, sömürülenin, dışlananın ve haksızlıkların olduğu her yerde kitap ve yazarı tehdit altında olmaya devam ediyor. Daha dün denecek kadar yakın bir zamanda, 12 Mart ve 12 Eylül’de sol kitaplar toplatılıp yakıldı. Kitaplarını vermek istemeyenler ise çuvallar dolusu kitabı toprağa gömdüler. Amerikan işgal birliklerinin Bağdat’ı bombalamalarının ardından kitapların yakılması ise aydınlanmaya yönelik tehdidin tüm varlığıyla hala devam ettiğinin basit bir göstergesinden başka bir şey değil.

Uzun hikayedir kitap yakmak...

Sonucuna ulaşılamayacak kadar uzun...

Şimdi de İsveç'te Müslümanların kutsal kitabını yaktılar. Çok ilkel ve basit bir düşüncenin sonucu olarak gerçekleşen eylem yapana ne kazandırdı? Gerçi koskoca İslam dünyası hala bu olaya tepkisiz, tepki gösteren sadece ülkemiz ve tepkinin nedeni de belki kur'an yakma olayının Türk büyükelçiliği önünde gerçekleşmesi ama yarın bir gün aşırı dinci bir fanatik çıkıp da bu olayın intikamını almak için İsveç halkını ya da bir İsveçli parlamenteri hedef alsa bu olay dünya kamuoyunda domino taşı etkisi yaratıp dalga dalga yayılmayacak mı?

Yani kitap yakmakla işler çözüme kavuşturulmuyor...

Kitap yakan, düşünceden yoksun bir beyini omuzlarının üstünde saksı gibi taşıyan birini hedef almak da bizim gibi büyük bir devlete yakışmıyor.

Tepki  gösterilmeyecek mi?

Gösterilecek ama bu politik kurallar çerçevesinde olmamalı, insancıl bir bakış açısından ve psikolojik etkenler göz önüne alınarak ve yakanın da bu kimliğine vurgu yapılarak olmalı. Seçim arifesinde de bir iktidar böyle bir olayı halkın nefretine sunarak bundan nemalanmak istememeli.

Bu kadar basit!