Cumhurbaşkanı Erdoğan, cuma namazı çıkışında kendisine yöneltilen "Aşısızlara kısıtlama gelecek mi?" sorusuna, "Durumu Kabine toplantısında ele alacağız." diyerek yanıt verdi. Vaka sayılarında devam eden artışların ardından gündeme yeniden gelen kısıtlamalarla ilgili önemli değerlendirmelerde bulunan Erdoğan, aşı olmayanlara yönelik kısıtlamaların uygulanıp uygulanmayacağı konusunda da, "Biz değişik zamanlarda değişik tedbirler açıkladık. Değişik zamanlarda değişik sesler çıktı. Biz hapis hayatı mı yaşayacağız, böyle mi olacak gibi. İlk Kabine'de yine bu konuları ele alacağız. 72 milyon doz aşı yapmış vaziyetteyiz. Durumu tekrar ele alacağız.” İfadesini kullandı. Verilen cevabı analiz edersek aşı olamayanlar için yeni bir kısıtlama şimdilik uygulanacak gibi gözükmüyor ama bunun olmayacağı anlamına gelmiyorlar tabi ki.

Ülkemizde şu an itibariyle 70 milyonu aşkın aşı yapılmış durumda. Bunu 40 milyonu birinci doz, 25 milyonu ikinci doz ve 4 milyonu da üçüncü doz şeklinde.

Ülkemiz nüfusu 84 milyon ve toplamda 240 milyon doz aşı olmamız gerekiyor elbette ama toplumda aşıya güvensizlik duyan ve aşı olmayı reddeden çok önemli bir kesim var.
Sağlık Bakanı Koca İlk doz aşısını yaptırmayanların sayısının 21.5 milyon olduğunu açıklamıştı.
Bu aşı olmayı reddeden milyonlarca insan nedeniyle aşı olunma sayısı da düşük durumda.

Halen bunun bir komplo teorisi olduğunu iddia eden, aşı olanlar içinde değişik komplo teorileri sosyal medyada dolaşın söylentiler toplumun kafasını karıştırıyor.
Evet ama aşıdan başka bir çaremizde var mı ki
Aşımı oymazsak nasıl korunabiliriz ki
Bana kalırsa aşı olmayanlara kısıtlama kesinlikle uygulanmalıdır.
Çünkü aşı olmayanlar toplum sağlığını tehlikeye atıyor
Evet koronavirüs belasının bende bir komplo olduğuna inanıyorum ama aşılar komplo değil
Ve toplum sağlığımız bu aşının olunmasına bağlı ise aşı olmayanlarıda kısıtlana uygulanması normaldir
Aşı olmayanlar yaptırım şart
Örneğin HES kodu sorgulamasında o kişini aşı olup olmadığı da ortaya çıkarılabilir.

**

 TEVAZU ÜZERİNE

Adamın biri kötü yoldan para elde eder ve bir inek alır. Daha sonra bundan çok pişman olur ve bunu iyi bir şeye çevirmek için bu ineği Hacı Bektaşi Veli'nin dergahına bağışlamayı düşünür. Dergahlar o zamanlar aş evi şeklinde de kullanılan yerlerdi.
Adam Hacı Bektaşi Veli'nin dergahına gider ve olanları anlatır. İneği dergaha bağışlamak istediğini söyler. Hacı Bektaşi Veli helal olmadığını söyleyerek kurbanı istemez.
Bunu duyan adam ineğini alır ve Mevlevi dergahına gider. Aynı şeyleri Mevlana'ya da anlatır. Mevlana ise büyük bir hoşgörü ile ineği kabul eder. Adam durumu Hacı Bektaşi Veli'ye de anlattığını. Fakat onun ineği kabul etmediğini söyler. Bunun üzerine Mevlana şöyle yanıt verir.

-Biz karga isek Hacı Bektaşi Veli şahindir. Bizim konduğumuz leşe o konmaz. Bu nedenle de biz bu hediyeyi kabul etsek de o kabul etmez.
Adam bunun üzerine tekrar Hacı Bektaşi Veli'nin dergahına gider. Durumu anlatır. Kendisinin kabul etmediği ineği Mevlana'nın kabul ettiğini söyler. Hacı Bektaşi Veli ise şöyle yanıt verir:
-Bizim gönlümüz su birikintisi iken Mevlana'nın ki bir okyanustur. Bu sebeple bir damla ile bizim gönlümüz kirlenir fakat onun gönlü kirlenmez. Bu sebeple Mevlana senin hediyeni kabul etti der.

**

GÜNÜN SÖZÜ: Duracağım burada, gidişini seyredeceğim Kıpırtısız sakin gibi görüneceğim. Kavgasız olacak, fırtınasız olacak ve organlarım birbirine vuracak. Arkadan sessiz gene bakacağım. Ben yine salağı oynayacağım. - Okan Bayülgen