5 Mayıs 2025 tarihinde Almanya’da kurulan yeni koalisyon hükümeti, ülkedeki siyasi dengelerde önemli bir dönüm noktasına işaret ediyor. Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) liderliğinde oluşturulan bu hükümet, merkez sağ ile merkez solun bir araya geldiği alışılmadık bir siyasi ortaklık örneği sunuyor. Peki, Almanya'da sayıları 3,5 milyonu aşan Türk kökenli vatandaşlar bu yeni dönemde ne beklemeli?

Geçmişin Gölgeleri, Geleceğin Umudu

Almanya'daki Türkler, yaklaşık 60 yıl önce "misafir işçi" olarak başlayan göç sürecinden bu yana, bu ülkenin hem ekonomik hem de kültürel dokusunun ayrılmaz bir parçası haline geldiler. Ancak bu katkıya rağmen, toplumsal kabul, eşit fırsatlar ve siyasi temsilde hâlâ istenilen seviyeye ulaşılamadığı ortada.

Yeni kurulan hükümetin göçmen politikalarına dair ilk mesajları, özellikle "uyum" ve "toplumsal katılım" kavramları etrafında şekilleniyor. Ancak bu kavramların içi ne ölçüde doldurulacak, uygulamada ne kadar karşılık bulacak, Türk toplumu için kritik sorular arasında yer alıyor.

Eğitim ve Gençlik Politikaları: Sözde Mi Kalacak?

En büyük beklentilerden biri eğitim alanında. Türk kökenli gençler arasında yükseköğrenime geçiş oranı hâlâ Alman ortalamasının gerisinde. Yeni hükümetin, göçmen çocuklarının eğitimdeki fırsat eşitsizliklerine yönelik ne gibi adımlar atacağı büyük bir merak konusu. Almanca dil eğitimi, erken yaşta yönlendirme sistemleri ve öğretmenlerin çok kültürlü eğitimi gibi konular artık lafla geçiştirilemeyecek noktada.

İş Gücü Piyasasında Ayrımcılık Gerçeği

Bir başka önemli başlık ise iş dünyasında yaşanan yapısal ayrımcılık. Aynı diplomaya sahip iki kişiden biri Türk ismi taşıdığı için mülakata bile çağrılmıyorsa, burada sistematik bir sorun var demektir. Yeni hükümetin, iş yerlerinde çeşitliliği teşvik edecek mekanizmaları hayata geçirmesi bekleniyor. Sadece sloganlar değil, net politikalar, denetimler ve teşvikler gerekiyor.

Vatandaşlık ve Çifte Kimlik: Artık Net Olmalı

Vatandaşlık yasasında yapılması beklenen reformlar da gündemde. Almanya'daki Türklerin büyük kısmı çifte vatandaşlık hakkı talep ediyor. Yeni hükümetin bu konuda nasıl bir pozisyon alacağı, yalnızca hukuki değil, aynı zamanda duygusal bir mesele. Bu hak, Türk toplumuna artık burada kalıcı olduklarının resmi bir göstergesi olacaktır.

Siyasette Temsil: Varlık mı, Gölge mi?

Almanya Parlamentosu’nda ve eyalet meclislerinde Türk kökenli siyasetçilerin sayısı geçmiş yıllara göre artsa da, karar mekanizmalarında etkin bir temsil hâlâ sağlanabilmiş değil. Üstelik birçok Türk kökenli siyasetçi, ya partilerin vitrin süsü gibi kullanılıyor ya da Alman kamuoyunu ürkütmeyecek kadar “asimile” olmuş isimlerden seçiliyor. Bu tablonun değişmesi için hem Türk toplumunun hem de partilerin daha cesur adımlar atması gerekiyor.

Aşırı Sağ ve Irkçılıkla Mücadele: Sınav Devam Ediyor

Son yıllarda Almanya'da giderek yükselen aşırı sağ söylemler, Türk toplumu açısından büyük bir tehdit oluşturuyor. Irkçı saldırılar, nefret suçları ve polis içindeki ayrımcı uygulamalar hâlâ ciddi bir sorun. Yeni hükümetin bu konuda kararlı ve net bir tutum alması, sadece Türkler için değil, Almanya'nın geleceği için de hayati önemde.

Beklenti Çok, Umut Temkinli

Almanya’daki Türk toplumu artık vaat değil, eylem görmek istiyor. Göz boyayan entegrasyon projeleri değil, somut ve sürdürülebilir çözümler talep ediliyor. Bu süreçte, Türk sivil toplum kuruluşlarının da daha aktif, örgütlü ve vizyoner bir yaklaşımla sürece dahil olması gerekiyor. Hak aramak, beklemekle değil, talep etmekle mümkündür.

Yeni hükümetin sunduğu bu siyasi manzara, eğer doğru değerlendirilirse, Türk toplumu için yeni bir başlangıcın kapılarını aralayabilir. Ancak bunun için hem hükümetin gerçekçi adımlar atması hem de Türk toplumunun daha güçlü bir ortak sesle konuşması gerekiyor.