Merak edenler için DÜNYA EKONOMİ FORUMU 2025 (WEF 2025) den alıntılarla size günümüzün ve çok yakın geleceği bekleyen riskler konusunda biraz bilgi vermek istiyorum. Rapor çok uzun elbette ve bir köşe yazısına sığmayacak yoğunlukta.
Yaşadığımız yer kürede artık kaçınılmaz olarak GLOBALLEŞEN yapı içinde kendimize yer bulmaya çalışıyoruz. Sorunların yalnızca gelişmekte olan ülkeleri ve/veya geri kalmış ülkeleri kapsadığını düşünmeyin. Elbette bir Norveçli bir Sudanlıyla benzer sorunlardan bahsetmiyor. Biri “daha nasıl iyi yaşayabilirim” diye düşünürken diğeri “ bugünü nasıl atlatırım” derdinde. Bazı ülke halkları deyim yerindeyse henüz 21. yüzyılı yaşamaya başlamamışken bazıları da MARS’ta yada başka bir gezegende oluşturulacak yaşam ortamından yararlanmak üzere yatırım yapıyor. Şunu rahatlıkla yazabilirim, Dünya hiçbir dönem ADİL olmamıştı ancak günümüzdeki kadar VAHŞİ bir halde olduğu dönemler çok azdı ( Orta Çağ Avrupa’sı buna çarpıcı bir örnektir) Elbette kedi besleyenlerin CADI diye ateşe verildiği günlerden günümüze uzanan büyük ilerlemeyi Avrupa’nın karnesine başarı olarak yazabiliriz. Peki bu ilerlemeyi Orta Asya yada Afrika’da büyük ölçekte neden göremiyoruz? Bu belki de az sonra yazacağım GLOBAL RİSKLER raporunun bazı maddelerinde olan kriterler yüzünden olabilir mi?
WEF 2025 raporunda; her yıl 900’den fazla uzmana “ önümüzdeki 2 yılda ve gelecek 10 yılda Dünyanın karşı karşıya kalacağı riskler sorulduğunda” çıkan sonuçlar yakın riskler başlığı altında 5 önemli maddede sıralanıyor.
Devlet temelli silahlı çatışma. Buna en bariz örnekler olarak Ukrayna-Rusya savaşı, Orta Doğu’da yaşanan vahşet/insanlık suçları ve Sudan’a karşı kullanılan “ orantısız savaş gücü” gösteriliyor. Silah kartellerinin karlarını katladığı günümüzde tüm faturaları günahsız siviller ödüyor.
Aşırı hava olayları. Buna bağlı olarak; artan orman yangınları, kuraklık tehlikesi, gıdaya erişim zorluğu, tarımsal ve hayvansal üretim kayıpları gibi unsurları da ekleyebiliriz. Bundan şunu anlayabilirsiniz gelecek yıl 10 liraya yine meyve/sebze yiyemeyeceksiniz. İKLİM KANUNU ile neleri kazanıp neleri kaybettiklerimizi halka doğru dürüst anlatamadığımız için kafalardaki soru işaretleri giderilmiş değil. Ancak tarım ve hayvancılık üretimi olmadan bir ülkenin yalnızca “ esaret altına girebileceğini” görmek için DAHİ olmaya gerek yok diye düşünüyorum.
JEOEKONOMİK ÇATIŞMA. Ülkelerin ticaret savaşlarından, ortak işbirliği gruplarına, gümrük vergilerinden, küresel şirketlerin artık ülke sınırlarını dahi tehdit eden gözü kara politikalarına kadar bir çok başlık altında okuyabiliriz.
Yanlış bilgi ve DEZENFORMASYON. İşte ciddi bir tehlike daha. Elindeki telefonla her bilgiye ulaştığını iddia eden arkadaşlar, ulaştığınız bilgi ne derece doğru ve objektif. Bir yanlış kaynak sizi istediği bir mecraya götürebilir mi* Çocuklarımız için yarınlar da nasıl bir risk oluşturuyor. Sizler buna “ telefonlar üzerinden oynanan bahis/kumar gibi son derece olumsuz işleri de dahil edebilirsiniz. Acaba bu konularda ne kadar güvendeyiz? Tek başına upuzun bir yazı konusu bu arkadaşlar.
TOPLUMSAL KUTUPLAŞMA. Yine büyük bir sorun. Siyasi bölünmeler ve artan eşitsizlik kurumlara olan güveni azaltıyor. Ortak değerlerin parçalanmasına neden oluyor. Bu kutuplaşma derinleştikçe sorun daha da büyüyor. Bu toplumsal uyumun temellerini sarsıyor. Sizce az bir sorun mu? Ağzınızdan çıkan bir söz “ kutuplaşmanın etkeni” olabilir.
Artık Dünyayı daha güzel günler beklemiyor dersek çok da haksızlık yapmış olmayız değil mi?