Av ve Doğa Sporları Başkanı Necmi Öksüz, avcılık hakkında bilinmeyenleri, avcılık sektörünün sıkıntılarını ve avcılık hakkında doğru bilinen yanlışları açıkladı. Cantürk Demirci’nin sorularını yanıtlayan Öksüz, “Kaçak avcılık konusunda Türkiye’de büyük bir sıkıntı var. Fiyatları makul seviyelere çekerek, avcıları kendilerini denetler hale getirebilirsiniz. Avcı, ben veriyorsam, sen de ver der. AVBİS sistemi var. Bu sistemden avcılar çok muzdarip. Avcı AVBİS sistemine girerek avlanacağı yeri seçiyor. Bir anda aynı avlakta aşırı yoğunluk oluyor. İleriye dönük bakarsak avcılık yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Çünkü prosedürler maddi yükümlülükler avı engelleyecek yönde ve Türkiye avcılığını yok ediyor. Avcılık ölüme gidiyor.” diye konuştu.   Cantürk Demirci: Sizi tanıyabilir miyiz?   Necmi Öksüz: “Adım Necmi Öksüz. 3 çocuk babasıyım. Yaklaşık 24 yıldır av bayisi olarak çalışıyoruz. Bir o kadar süredir dernek yöneticiliğimiz var. Zonguldak’ta avcılığı güzel yerlere getirmek için elimizden geldiğince gayret gösteriyoruz. Amacımız birbirini daha çok seven ve birbirine daha bağlı insanları bir araya getirmek. Bu arada insanlara maddi anlamda bütçemiz el verdiğince malzeme yardımı da yapmaya çalışıyoruz. İnsanların kahve gibi kötü alışkanlıklardan uzaklaşması için, Avcılık başta olmak üzere, birçok faaliyet içindeyiz. Düzenli olarak av bayramları yapıyoruz. Çocuklar ve aileler hep birlikte katılıyorlar. Aileler de eşlerinin ne yapmış olduğunu orada görmüş oluyor. Sosyal bir toplum olmaya çalışıyoruz.”   Demirci: Avcılığa yönelmeye ne zaman karar verdiniz?   Öksüz: “Bu birçok Türk insanının içinde var. Avcı olacak insanın kanında var ve bunun sonradan gelen bir alışkanlık olduğunu düşünmüyorum. Birçok avcı da benim gibi düşünüyordur. 13 yaşında babamla birlikte ava gitmeye başladım. ‘Çantacı diye tabir ettiğimiz anlamda.’ Babam ateş ederdi, biz de kuşları taşırdık. 18 yaşını doldurduğumuz ilk gün tezkeremizi aldık. Şöyle bir faydasını gördük. Askere gittiğimizde hiçbir acemilik çekmedik. Hiç silah tutmamış bir insanla, avcılıkla uğraşan insan arasında çok büyük bir fark var. Bu yaşanması gereken bir şey, anlatılacak bir olay değil.”   Demirci: Bir dernek başkanısınız ve avcılık üzerine bir meslek yürütüyorsunuz. Avcılar ne tür sıkıntılar yaşıyor?   Öksüz: “Avcının geçmiş senelere baktığımızda, genel anlamda her geçen sene avcılığın daha zor hale geldiğini görüyoruz. Gerek uygulanan politikalar gerekse AB ile uyum yasası çerçevesinde istenen şartlar, avcılığı çok sıkıntılı bir hale soktu. Potansiyel olarak 4 milyon civarı av tüfeği var. Ama bu kadar av tüfeği varken, Türkiye genelinde avlanan 200 bin civarında avcı var. Ava gittiğiniz zaman çevremizde çok sayıda ruhsatsız avcı görüyoruz. Ruhsatsız avcı olduğu zaman, bu kişinin av kurallarına uymayacağı apaçık ortada. Akşam avlanıyorlar ve yanlış avlanıyorlar. Ruhsatlı avcı bunu yapmaz. Çünkü ona verilen belge ve eğitim onu bunu yapmaktan alıkoyuyor. Ruhsatsız avcı gece avlanıyor ve kuşlar savunmasız halde. Yerdeki kuşu vuruyor ve bu iş katliama gidiyor. Bu çok kötü bir olay. Maddi olanaklar bu şekilde olduğu zaman, insanlar buna yöneliyor. Bu konuyu defalarca bakanlık nezdinde ve Merkez Av Komisyonunda dile getirdik. Bunu yapmayın diye defalarca söyledik. Bunları kaçağa teşvik ettiğiniz ve maddi anlamda sıkıntıya soktuğunuzda, bu insanlar kaçak ava yöneliyor. Bu insanların içinde doğuştan var ve o insan bunu yapacaktır. O zaman ne yapıyor? Kaçak avlanıyor. O zaman da hem parasını verene haksızlık oluyor ve bu kişi yasa dışı bir konuma düştüğünde, artık başka bir şey düşünmüyor hale geliyor. Bu yanlış bir şey. Eğer parasal düzenlemeler, insanlarımızın ödeyebileceği bir düzeye çekilirse, bu insanların geri dönüşü olacaktır. Bu insanlara ulaşarak, eğittiğimiz zaman uygun şartlar oluşacaktır. Bu şekilde daha güzel olacaktır. Diğer yönden Hayvan Severler Derneği her zaman, yanlış yönlendirmeler neticesinde hayvanlara çok yüklenmişlerdir. Havadaki kuşları yok eden avcılarmış gibi algılanmakta. Şu bir gerçek. Bu bilimsel olarak kanıtlandı. Doğayı tahrip eden kimyasallar. Bu kimyasallar müthiş derecede zarar veriyor. Avcının yüzde 8’lik payına göre yüzde 80’lik bir oran söz konusu. Diğer faktörler de yüzde 12. Bunun artık bilinmesi gerekiyor. Kimyasalları hayatımızdan çıkartmamız lazım. Sadece kuşlara değil, insan sağlığına da zararlı. Bin bir türlü hastalık ortaya çıkıyor. Bu konuda birçok test yapılıyor. Doğayı katleden şeyleri birçok kez dile getirdik. Biz bunu söylemekten bıkmadık ve devam edeceğiz. Kimyasalı bırakmalıyız ve organik hayata dönmeliyiz.”   Demirci: Zonguldak’ta avcılık ne durumda?   Öksüz: “Avcılık enteresan bir zincir. Nasıl doğada hayvanların bir zinciri var. Zincirin bir tarafını bozarsan, diğer tarafları da dağılır, aynı bu şekilde. Battığınız zaman anlayabiliyorsunuz. Dernek olarak kayıtlı 2 bin 500 kayıtlımız var. Bunların aktif olarak av yapanlarının sayısı 330 civarında. Bu yıl itibariyle. Ciddi bir düşüş var. 300 kişi avlanırken, bu 2 bin kişi hiçbir şey yapmıyor mu? Bence yapıyor. Ne zaman, kar yağdığı zaman. Kendi mahallesinde, köyünde bu işi yapıyor. Burada bir haksızlık ve dengesizlik söz konusu. Zonguldak’ta diğer illerdeki gibi aynı durumda. Türkiye genelinde 4 milyon’a yakın kayıt söz konusuyken, 200 bin civarı aktif avlanan var. Zonguldak’ta bu sayının 2 bin 500’lerden 300’lere düşmesini, Türkiye’de 4 milyonlardan 200 binlere düşmesi açıklıyor. Ama bu konuyu Amerika’da ele alırsak, 20 milyon avcıdan söz ediliyor. Bu büyük bir rakam. Bu insanlar orada av yapıyor ve av bulabiliyor. Avrupa da da bu durum böyle. Her tarafta av var diyorlar. Neden bu kadar çok? Çünkü organik tarımla ilgileniyorlar ve hayvan ürüyor. Bunun için özel bir çaba sarf etmene gerek yok. Ortamı doğal olduğu için ürüyor. Bizde tarım da yapılmıyor. Köylülerimiz tarımı bıraktı. Bu bir gerçek. Aşırı bir sanayileşmeye gidiyoruz. Ekim olmadığı zaman hayvanın üreme şansı yok. Böyle bir oran var.”   Demirci: Derneğiniz Zonguldak’ta ne tür çalışmalar yapıyor?   Öksüz: “Derneğimiz avcılık seminerleri için önayak oluyor. Avcıları eğitmek ve yeni başlayacak olanlar için AB’ye Uyum Yasaları çerçevesinde yetiştirmek için çalışmalar oluyor. Sosyal faaliyetler anlamında yılda bir kez de olsa, aileleri bir araya getirerek hep birlikte o ortamı yaşıyoruz ve eğleniyoruz. Aynı şekilde elimizden geldiği ve maddi imkanlarımız el verdiği müddetçe giyim ve av malzemesi yardımı yapmaya çalışıyoruz.”   Demirci: Kaçak avcılıkla mücadelede nasıl bir yol izleniyor?   Öksüz: “Kaçak avcılık konusunda Türkiye’de büyük bir sıkıntı var. Bunlar ilgili komisyonlarda dile getiriliyor. Bu konuda eleman yetersizliği söz konusu. Ekipler yetersiz. Bir veya 2 ekiple bunları denetlemek mümkün değil. Asker ve polisi ele alırsak, bu onların asli görevi değil. Onlar asli görevlerini bırakıp kaçak avcı peşine düşmelerini beklemek hata olur. Güvenlik anlamında onların birçok görevi var. Bu noktada avcılardan gelir de elde ediliyor. Eleman alınabilir ve daha ciddi çalışmalar yapılabilir. Bu işin kesin çözümü eleman alarak olmuyor. İnsan üretmek gerekiyor. Avcılardan alınan gelirlerde düzenleme yapılması gerekiyor. Düşük gelirli bir kişi 2050-300 TL’yi bulan gider ve diğer masraflarla bu işi yapamaz. Avlanma bedeli bu yıl 163, 50 TL olmuş. Bunun yanında pul bedeli de var. Bu zincir bu şekilde bozuluyor. Bu konuda bir çalışma yapılmasını bekliyoruz. Fiyatları makul seviyelere çekerek, avcıları kendilerini denetler hale getirebilirsiniz. Avcı, ben veriyorsam, sen de ver der. AVBİS sistemi var. Bu sistemden avcılar çok muzdarip. İnsanın gözü korkuyor. Geçenlerde bazı üyelerimiz aradı. Başkanım biz avı bıraktık, dilekçemizi yazdık ama bize bir bilgi gelmedi diye. Bakıyorum yıllardır av yapan ve bunu spor olarak seven kişiler avı bırakmış. İnsanlar sürekli avı bırakıyor. Yeni katılımlar var ama eski avcılar avı bırakınca, yeni avcı ustasını kaybetmiş oluyor. Bir tecrübeli avcı, yeni bir avcının eğitmenidir. O insanın neden avı bıraktığını bulursanız, sorunların temeline ulaşırsınız. Bu çözülürse avcılık daha güzel hale gelir. Bu olayların önlenmesi gerekiyor.”   Demirci: Avcılık konusunda doğru bilinen yanlışlar nelerdir?   Öksüz: “Yasak bölgelerin çokluğu, sistemin temel hatalarından biri. Bütün avcıları bir yere yönlendirilince, o bölgedeki tüm hayvanlar tükeniyor. Ne av sağlıklı oluyor, ne hayvan üreyebiliyor ne de avcı av yapabiliyor. Bu avcıların birbirini vurması ve yaralamasına neden oluyor. Açık alan ne kadar çok olursa, avcının avlanması ve hayvanın üremesi sağlıklı olur. Bir yere yoğunlaşıp, diğer yerleri yasaklarsanız, doğada dengesizlik meydana getirmiş olursunuz. Bu sistemin kesinlikle kaldırılması gerekiyor. Devletin yaptığı avlaklarda, avların belli yerlere yönlendirilmesi olumsuz sonuçlara yol açıyor. Avcı AVBİS sistemine girerek avlanacağı yeri seçiyor. Bir anda aynı avlakta aşırı yoğunluk oluyor. Diğer bölgeler yasaksa, herkes oralara gidiyor. Ava açılan yer, ikinci hafta yasak diyorlar. Yasak ama avcı nerede avlanacak? Bu şekilde bir anlamda insanların seyahat özgürlüğü elinden alınmış oluyor. Siz insana hedef koyarsanız, herkes oraya yönelir ve yoğunluk yaşanır. Çünkü tercih şansı yok. Gençliğimizde daha çok av vardı. Biz gençlik yıllarımızda, çarşıda omzumuzda tüfekle dolaşabiliyorduk. Hiç kimse bize müdahale etmiyordu. Hiçbir olay çıkmazdı. Çünkü avcı sağlık kontrollerinden geçmek zorunda. Sabıka kaydına kadar her şeyi araştırılıyor. Avcı toplum için o kadar temiz bir insan ki, bu elemelerden geçiyor. Bizim dönemimizde av vardı. Bu ülkede yasaklayarak bir yere varamayız. Biz hayvanların besin kaynağını mahvettik. Bugün biz ekmek bulamazsak, bizim de yaşama şansımız yok. Bu bir gerçek. Herhangi bir bölgeyi yasak ederek, ne av yapabiliriz, ne de avı çoğaltabiliriz. Avcımızı da mutlu edemeyiz. Hayvanların yetişebileceği ve beslenebileceği ortamı sağlamamız gerekiyor.”   Demirci: Avcılık nereye gidiyor?   Öksüz: “Bugünün şartlarında avcılık çok iyi yöne gitmiyor. İleriye dönük bakarsak avcılık yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Çünkü maddi yükümlülükler ve avı engelleyecek yönde prosedürler Türkiye avcılığını yok ediyor. Avcılık ölüme gidiyor. Hükümetimiz bu konuda ciddi adımlar atmalı. Ülkemizin sivil milis gücü yok oluyor. Her avcı bir askerdir. Ekonomik olarak ülkemize çok büyük meblağlarda ekonomik katkı veriyoruz. Biz sadece silahı alıp, gidip kuşu öldürmüyoruz. Biz ekonomiye katkı veriyoruz. Kötü alışkanlıklardan uzak tutuyoruz. Kahvelerden, meyhanelerden uzaklaştık, tepelere, ovalara ve dağlara çıkarak spor yapıyoruz. Avcılığı bilmeyen siz katillerisiniz diyor. Hayır, biz hayvan katletmiyoruz. Biz sadece av hayvanlarını ve devletimizin bize verdiği limitler ve kurallar çerçevesinde para ödeyerek, avcılık yapıyoruz. Öldürdüğümüz kuşların hepsi limitli ve sayılı. Yaptığımız işle geride kalan canlılara hayat veriyoruz. Onların daha iyi yaşamasına ve gelişmesine katkıda bulunuyoruz.”   Demirci: Vatandaşların avcılığa bakış açısı nasıl?   Öksüz: “Vatandaşlarımızın avcılığa bakış açısı, geçmiş yıllardaki bazı medya kesiminin yönlendirmesi neticesinde, pek olumlu değil. Ancak son zamanlarda küçükte olsa bu alanda düzelmeler var. Burada basına büyük iş düşüyor. Burada tarafsız ve objektif hareket edilirse ki siz bunu yapıyorsunuz. Bu nedenle size teşekkür ediyorum. Bizi ziyaret ederek dertlerimizi dinliyorsunuz ve sizin sayenizde doğruyu öğrenmek isteyen kitlelere sesimizi duyurabiliyoruz. Objektif olunursa, bu iş çözülür. Bu konuya ulusal bazda objektif yaklaşılır ve ele alınırsa, avcılığın bu alanda en masum kesim olduğu ortaya çıkar.”   Demirci: Son olarak neler söylemek istersiniz?   Öksüz: “Avcılığın ülkemiz ve insanlar için birçok katma değeri var. İsterim ki devletimiz ciddi anlamda bu işlere el atsın. Avcıların feryadı duyulsun. Eğer devletimiz avcıların feryadını duyarsa, bu iş çözülür. Kimse de bundan sonra mutsuz olmaz. Hem ülkemiz içir hem de avcılık için hayırlı gelişmeler olmasını temenni ediyorum.”
Editör: Haber Merkezi