''19. yüzyıl imparatorluklar çağıysa, 20. yüzyıl ulus devletler çağı oldu. Ancak 21.Yüzyıl ise şehirler çağı olacak bu kesin. Bu cümlede vurgulanmak istenen nokta; günümüz dünyasında şehirlerin bir başına ne kadar büyük bir öneme sahip olduklarıdır. Gerçekten de öyle; Her geçen zaman daha da modern bir çehreye bürünen ülkemizde, siyasal iktidarın belediyelere ve belediyeciliğe verdiği önemin sebebi de budur aslında: şehirlerin her açıdan artan önemine dikkat çekiliyor. Günümüzde şehirler kendi arasında birbirleriyle yarış halindedir. Şehirlerin kendi aralarında gizli bir rekabet içinde olmaları gelişmeyi ve kalkınmayı da beraberinde getiriyor. Peki bu şehirler, bu rekabet içinde yol almaya çalışırken, onların gerçek anlamda özgün bir marka olmalarını sağlayacak güç nedir sorusuyla devam edelim isterseniz. Şehirlerin sosyal yaşam standartlarını arttırmaları, daha renkli olmaları, ekonomik fırsatlar anlamında daha cazip hale gelmeleri, estetik çehrelerini gelişmeleri, kısaca daha yaşanılır olmalarını sağlayacak dinamik nedir?

Tabi ki şehirlerin başlı başına bir marka olmalarını sağlayacak bir değil birden fazla dinamik vardır elbette ancak bunların en başında ise üniversite gelmektedir. Çünkü üniversiteler, bulundukları şehri dolaylı ve doğrudan yoldan değiştirme gücüne sahiptirler. Ve tabi üniversite iyi yönetilirse ve şehir yönetimi de üniversite yönetimini desteklerse, üniversite-şehir yönetimi arasında ki işbirliği sağlanırsa gelişme kaçınılmazdır.

 

KÖKSAL TOPTAN VE METİN KÜLÜNK’ÜN SÖZLERİ..

Üniversiteni şehrin kalkınmasında ki ve gelişimindeki etkisi üzerine sizlere iki önemli siyasetçini ve devlet adamının sözlerini aktarıp yazıma öyle devam edeceğim.

Birincisi TBMM Eski Başkanı Köksal Toptan. Köksal Toptan, “Ağabey” isimli kitabının tanıtımı için Bülent Ecevit Üniversitesi’nde düzenlenen imza ve söyleşi ye katıldı.

O toplantıya konuşan Köksal Toptan, Bülent Ecevit Üniversitesi’nin Zonguldak’ın gelişmesinde ve kalkınmasında amiral gemisi olduğunun altını çizdi. Toptan, “Zonguldak özeline gelirsek şunu bilmemiz gerek artık Zonguldak’ta belirleyici rol kömürün üzerine kalmayacaktır. Tabii ki kömürler çıkartılmaya devam edecektir. Hükümet bu konuda çok çalışmalar yapıyor, taraflarla görüşüyor özel sektör neler yapabilir kamu ne kadar devam edebilir, neler yapılabilir. Bu Türkiye'nin gündeminde, hükümetin gündeminde ki konu Ama biraz evvel söyledim ben Türkiye'nin geleceğini Zonguldak’ın geleceğini eğitimde buluyorum. Özellikle Bülent Ecevit Üniversitemizin gelişiminde bulunuyorum. Tekrar ediyorum bu üniversite Zonguldak’ın geleceğinin Amiral gemisidir. O nedenle hepiniz herkesin büyük bir heyecanla taze bir güç olarak gelen rektörümüze yardımcı olması, destek olması lazım. Bu üniversiteyi bu şehrin sahip çıkması lazım. Bu sevgiyi Bu ilgiyi Zonguldak Karaelmas Üniversitesi'nden, Bülent Ecevit Üniversitesi'nden Zonguldak’ımızın esirgememesi lazım, destek olması lazım” dedi.

 

Ve yine aynı şekilde; Türkiye Gençlik Vakfı TÜGVA’nın düzenlediği; “Büyük Türkiye İdeali Siyaset ve Medyada Milli Şuur” paneline katılan AK Parti İstanbul Milletvekili Metin Külünk, çarpıcı Zonguldak analizi oldukça dikkat çekici.

Külünk, “Özellikle liman kenti olmasından dolayı ve liman ile otoban arasındaki mesafenin kısa olmasından kaynaklanan gücünü Zonguldak fark eder ve de kendini bu geleceğe hazırlarsa, çelik ağlarla yeniden şekillenecek dünya sisteminin Türkiye'nin bulunduğu jeopolitik konum da vücut bulacağımız zaman diliminde Zonguldak kendini hazırlarsa, sadece kömürle alınan bir şehir değil kömürün de ötesinde su ve İpek yolu'nun önemli adreslerinden birisi olarak var olacaktır. Ama şehrin kendisini buna hazırlaması gerekmektedir. Bunu yapacaklardan birisi de Şüphesiz ki üniversitemizdir” şeklindeki sözleri, bizi bizden çok daha iyi tanıdığını ve analiz ettiğinin de bir göstergesidir aslında.

 

REKTÖR ÇUFALI’NIN OMUZLARINDA Kİ SORUMLULUK ÇOK BÜYÜK

TBMM Eski Başkanı ve İstanbul Milletvekili Metin Külünk’ün “Üniversitelerin bulundukları şehre katkısı” ana temalı düşünceleri birbirleriyle ne kadar da örtüşüyor.

Sayın cumhurbaşkanının imzasıyla Bülent Ecevit Üniversitesi’mize atanan ve göreve başlayan Prof. Dr.Mustafa Çufalı’nın omuzlarında ki sorumluluk gerçekten çok büyük ve çok ta ağır. Kendisine öncelikle şehrimize hoş geldiniz diyorum.

Bir hemşehrimiz olarak BEÜ’nün rektörü olarak atanması ayrıca gurur verici bir olay ancak daha da ötesi, akademik kariyerinin gerçekten mükemmel olmasıdır.

1962 yılında Gökçebey’de doğan ve 1983 yılında İstanbul Üniversitesi Kimya Mühendisliği’nde bir yıl okuduktan sonra 1984 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi bölümüne giren, 1988 yılında buradan başarı ile mezun olduktan sonra 1990 yılında Polis Akademisi’nde Araştırma Görevlisi olarak işe başlayan Çufalı, aynı yıl eğitim amacıyla İngiltere’de Nottingham Üniversitesi’nde 5 yıl eğitim gördükten sonra Yüksek lisans ve doktora eğitimini Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Bilimi alanlarında tamamladı. 1995 yılında Türkiye’ye dönen Mustafa Çufalı, Siyasi Tarih alanında 2001 yılında Yardımcı Doçent, 2007’de Doçent, 2012’de Profesör unvanını aldı. Litvanya, Suriye, Azerbaycan, Macaristan, Kırgızistan, Almanya ve Fransa gibi ülkelerde Türkçe ve İngilizce dersler veren Çufalı, çok sayıda konferansa konuşmacı ve oturum başkanı olarak katıldı. Türkçe ve İngilizce olarak birçok dergi ve kitapta makaleleri ve kitap bölümleri yayınlandı.

Zonguldak’ın gelecek perspektifini yeşertecek akıl merkezi üniversitedir,

Prof. Dr. Mahmut Özer ile birlikte BEÜ’de artan kalite çıtasını daha da yükseltecek olan Prof. Dr. Mustafa Çufalı hocamıza başarılar diliyorum. Şehir olarak kendisinden beklenti oldukça büyük. Ve Rektör Çufalı’da bunu çok iyi farkında.

 

**

GÜNÜN SÖZÜ: Zengin bir kalp yoksa servet çirkin bir dilencidir.