Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü,

Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü,

Işık ışık, dalga dalga bayrağım!

Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.

 

Sana benim gözümle bakmayanın

Mezarını kazacağım.

Seni selâmlamadan uçan kuşun

Yuvasını bozacağım.

 

Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder...

Gölgende bana da, bana da yer ver.

Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar:

Yurda ay yıldızının ışığı yeter.

 

Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün

Kızıllığında ısındık;

Dağlardan çöllere düştüğümüz gün

Gölgene sığındık.

 

Ey şimdi süzgün, rüzgârlarda dalgalı;

Barışın güvercini, savaşın kartalı

Yüksek yerlerde açan çiçeğim.

Senin altında doğdum.

Senin altında öleceğim.

 

Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim:

Yer yüzünde yer beğen!

Nereye dikilmek istersen,

Söyle, seni oraya dikeyim!

 

Bu şanlı, şerefli ve gurur dolu satırların sahibi Arif Nihat ASYA 43 yıl önce bugün vefat etmiştir. Ama o kadar güzel ve yıllarca unutulmayacak Bayrak Şiirini bizlere miras olarak bırakmıştır. 

 

Arif Nihat ASYA şair ve yazarlığının yanı sıra edebiyat öğretmenliği ve milletvekilliği de yapmıştır. Bu arada Sayın Asya şiirlerinde daha çok milliyetçiliği konu alıp milliyetçi şiirler yazmıştır. Hatta yazarımız Bayrak Şiirini 5 Ocak Adana’nın kurtuluşu için yazmıştır ve kader o ki kendisi de bir başka 5 Ocak’ta (1975) vefat etmiştir. Kabri, Ankara Karşıyaka mezarlığında bulunmaktadır; hakkında araştırmalarım sonucunda öğrendiğim bilgiye göre.

 

Düşünsenize vefatından 43 yıl sonra bile şiirini hatırlıyoruz ve eminim 143 yıl dahi geçse bu şiir Türkiye Cumhuriyet’i devam ettiği sürece hatırlanıp yaşatılacaktır. Nice mutlu bir onur ve mutluluktur bu. Ne demiş gönlünün gözüyle gören Âşık Veysel “  Ben giderim adım kalır, Dostlar beni hatırlasın” Bu önemli bir olgudur ve inanın edebiyatla haşir naşir olan yazmayı seven ve yazdıklarını okuyucuya ulaştıran herkes bir gün bu dünyadan göçtüğü zaman yazdıklarıyla hatırlanmak ister. Zaten biz değil miyiz; genelde bir şeyi kaybettikten sonra değerini bilen. Ben de 2. Kitabını çıkarma hazırlığında olan ve 3. Kitabını yazan bir yazar adayı olarak, elbette bu hayattan göç ettiğimde yazdıklarımla hatırlanmak isterim. Bakarsınız ben de Oğuz Atay gibi göç ettikten sonra anlaşılırım ya da anlaşılmaya çalışılırım da az da olsa değerli hissederim kendimi. “ Ne yaptın ettin durumu kendine bağladın “ demeyin bana da, sizler ( beni okuyanlar ) gayet iyi bilirler; bağlamak istedikten sonra nerelerden nereye nasıl bağladığımı ama bazen de olmadı mı olmuyor. Bu da bu işin fıtratında var sanırım.