17 Ekim’de ülke nüfusumuz 85 947 979 iken 7 ay içinde nüfusumuz ( 5 Mayıs 2024) 86 192 626 olmuş. Artış var gibi görünse de yıllık nüfus artış hızı 2020 den beri düşmekte, üstelik bu oranlara sürekli doğumu düşünen ve üreyen sığınmacı ailelerin T.C. kimliği alan bebekleri de dahil. Kısacası Türk nüfusu yaşlanıyor. Geçim endişesi yüzünden aileler tek çocukla kalıyor yada evlenemiyor. Evlenme yaş ortalamasının sürekli artması ve evlenme oranlarının düşüşü nedense ülkeyi yönetenleri hiç rahatsız etmiyor. Yeter ki sığınmacılar çocuk doğursun. Bu en büyük hatalı politika olarak yıllar sonra tarih kitaplarına konulacak. 
  Ülkemizde yaşam beklentisi 78.68 yıl. Gelişmiş ülkelerde çok daha fazla olduğunu ancak Orta Doğu’ya göre iyi durumda olduğumuzu söyleyebiliriz. 
  Ülke kaynakları yanlış politikalar yüzünden harcandığından şimdi büyük bir dış borçla karşı karşıyayız. 20 yıl önce başlayan ve uzun zaman devam eden; ekilmeyen arazilere dönüm başına TEŞVİK vermenin bedelini bugünlerde yüksek gıda enflasyonuyla ödüyoruz. Ülkemizdeki üretim aslında aynı seviyelerde devam edip sınırlarımızı kontrolsüz açmasaydık asla ve katiyen böyle bir gıda enflasyonu yaşamayacaktık. Yani hayat pahalılığını kendimiz ürettik ( üretime düşmanca davranarak) . 
  Peki biz bu cendereden nasıl çıkacağız. Elbette ekonomide her bir hatalı uygulamanın bir panzehiri de var ancak zaman gerektiren bir sisteme bağlıdır her bir yeni reçete. Kısa zamanda çıkış yolu derseniz o da var ama bazılarının canını yakar o çıkış reçetesi. Zira bu kez en alttakilerden değil en üsttekilerden almaya başlamalısınız. Adı hoş görünmediği için SERVET VERGİSİ biraz şık durmuyor ama değişik bir adla bu uygulanabilir. Ülkede 61 bin dolar milyoneri var. Elbette gidip milletin parasına el koymayacaksınız ama örneğin NEREDEN BULDUN yasası ile bu arkadaşlardan biraz hazineye kaynak transferi yapılsa ne olur? Bu arada ülkemizdeki bu arkadaşların servet toplamı 1.041 trilyon dolar. Yani biraz eksilse açlıktan ölecek kimse yok. Ülkelerini İBANLARI kadar seviyorsalar sorun yok ama sevgi EYLEM gerektirir. Hem kaynaklar sürekli sana akacak hem de kimseye zırnık koklatmayacaksın. Çok bencilce değil mi? 
  Zor dönemler zorlu kararlar gerektirir. Emeklinin tepesine binmek kolay. İşçinin maaşından vergi almak kolay. Elektriğe, doğal gaza, benzine vergi koymak kolay. Bizim kaynakları ne olduğu belli olmayan işlere harcamak kolay ama iş zora geldiğinde elini taşın altına koyacaklar yallah LONDRA’ya NEW YORK’a yada haritada yerini dahi bilmediğimiz güzel adacılara gidiyorlar. Bu yemeği yiyenlerin değil yemeyenlerin adisyonu sürekli ödediği garabet sistem artık son bulmalı. Çekirdek aile baz alınarak 2. arabaya varsa fazlasına, ikinci eve ve fazlasına katlamalı bir vergi adaleti mutlaka gelmeli. Eşinin üzerine, çocuklarının üzerine yapmış olman şahsı bu yükümlülükten kurtarmamalı. Örneğin yazlıklar kesinlikle ikinci ev statüsünde olmalı. Kira getirileri artışlara bağlı olarak kademeli yükseltilmeli. 3bin liralık evin kirasını 15 bin yapan dayım 5 misli vergi ve “ enflasyonu körüklediği için” mutlaka ENFLASYONİST bir güzelleme ile başarısının bedelini ödemeli. Her çocuğa bir ev lüks mü diye soran olursa, vergisini öde de istersen mahallenin sahibi ol, ALLAH daha ziyade etsin. 
   Bankalarda para tutmayanları, yastık altında altını olanların, küpte döviz tutanların güvenilir bir ekonomiye geçildiğinde risk olmadığı için rahatlıkla o kapitalleri işleyen bir sisteme dahil etmeleri de kaçınılmaz olur. Servet vergisi servet düşmanlığı değil, hakça adilce paylaşım adına ilk adımdır. Olan olmayana versin demiyoruz, olan nasıl olduğunu dahi açıklayamayacağı servetinin vergisini güzel ülkemizde gönül rahatlığıyla verecek. Hem o vicdan rahatlığına kavuşacak hem de ülkemiz elin tefecilerine muhtaç olamayacak. Yok Körfez sermayesi gelecek yok kim bize SWAP yapacak diye dert edinmeyeceğiz. 
   Bu konuda başka çıkış yolları da var ama en hızlı olanı şimdilik bu. Sırası geldiğinde diğer operasyonları da konuşuruz.