Trip nedir, ne için atılır, kaç çeşit trip vardır? Kafama takacak daha ciddi konular bulamadığım zamanlarda düşündüğüm bir konudur. Trip İngilizce bir kelimedir esasen, Türkçe karşılığı fiil olarak kullanıldığında; ” Sekmek, tökezlemek, hata yapmak, birini çelme takıp düşürmek ” gibi anlamlara gelir, ismen kullanıldığında ise; “ Gezi, gezinti, seyahat, yolculuk, hafif ve hızlı yürüme ( DM’den değil ama), sekme, hata, tökezleme gibi anlamlara denk gelir. Sonra enerji sektöründe bir dönem çalışmıştım, santrallerin tripleri vardır; o ara üretim durur ve ünite devre dışı bırakılır. Bunun gibi bir şeydi sanırım sektörün içinde trip. Bir de insan hayatının merkezinde ta en derinlerinde yaşanılan trip var değil mi? O trip başka trip; onu tam izah etmeye zorlanıyorum. Derdini açıkça anlatmak, konuşarak çözmek yerine bazı ima ve hareketlerle o konuyu bir kavga unsuru haline getirmek gibi bir şey oluyor sanırım, illa bir kavram olarak açıklamak gerekirse. Ama emin olamıyorum; çok fazla çeşitliliği görülmektedir ülkemizde. Kimisi ilgi görmek için yaparken kimisi ben böyleyim seven beni böyle sevsin mesajı verebiliyor; işte bu nedenle ciddi karmaşık bir anlam taşımaktadır. O zaman hep beraber hadi 1-2-3 “Tribine tribine tribine bandım, bedavamı sandın para verip aldım”

Ben, bu kadar değişik konulara girip kötü bir cümleyle bitirdiğim ilk paragrafımın peşine edebiyat dünyasında kıyıda köşede duran sadece olaya ciddi ilgisi olanların bildiği bir triple devam edeceğim. Çirkinlik tribi ve bu tribin öncüsü Ahmet Haşim. Daha önceden duyan olmuştur mutlaka. Bu öyle bir trip olmuş ki Ahmet Haşim’de; üstat satırlarında, şiirlerinde bile bunu kaleme almıştır. Kendisini çok çirkin bir insan olarak görmüş hep, bunu dostlarına da anlatmış, takıntı haline getirip hayatı boyunca bu duruma çözüm aramıştır. Üstat, Başım şiirinde şöyle diyor “ Ah ya Rabbi, nasıl birleşti, Bu çetin başla bu suçsuz bedenim?” Ahmet Haşim, yüzünü, gözünü, kaşını, alnını, burnunu komple çirkin bulmaktadır. Bu çirkinlik tribini en derinlerinde yaşayan değerlerimizdendir. Bu akımı yaşayan benim bildiğim iki tane daha değerimiz vardır. Cahit Sıtkı Tarancı da çirkinlik tribi yaşamıştır, Reşat Nuri de aynı şekilde. 

Cahit Sıtkı da bu trip yüzüne içine kapanmış yazarlarımızdandır. Bu yüzden şiirlerinde yalnızlık, karamsarlık ve ölümü konu olarak almıştır. Oysa Cahit Sıtkı hiç çirkin bir adam falan da değilmiş; devamlı bakımlı ve şık giyinen bir adammış. Ey Cahit Sıtkı Tarancı kızma bana ama sana sesleniyorum umarım duyuyorsundur:

Sen misin çirkin olan, bence değilsin ki çirkin olsan ne yazar? “ Yaş otuz beş! yolun yarısı eder. Dante gibi ortasındayız ömrün” Bu güzel satırları hangi çirkin insan yazar hatta yazıma son verirken yazacağım şiirini kaç bin yürek bir araya gelse yazabilir? Yakışıklı Cahit Sıtkı Tarancı Üstadım Doğum günün kutlu, ruhun şad olsun.

Memleket isterim
Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;
Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.

Memleket isterim
Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun;
Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.

 

Memleket isterim
Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;
Kış günü herkesin evi barkı olsun.

 

Memleket isterim
Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;
Olursa bir şikâyet ölümden olsun.