Ne demiş atalarımız biz kırk kişiyiz, birbirimizi biliriz. Aslında küçük yerlerde yaşayan insanların birbirini iyi tanıdığını, aralarında büyük farklar olmadığını, bahse değer kişinin neler yapabileceğini, nasıl davranacağını biliriz anlamında yaygın bir sözdür.

  Ülkeyi de büyük, çok büyük bir mahalle gibi düşünürsek muhtarı da, muhtarın azalarını da iyi tanımamız gerekmiyor mu? Eskiden güzel düşünmüşler “ İHTİYAR HEYETİ” işini, sıkıştın mı, hemen İhtiyar heyetine soruyorsun; “ ne yapalım, ne düşünüyorsunuz “ . onca tecrübe onca yaşanmışlık onca dert, gam, kasavet az mı şey öğretir insana?

  İşte bu gün yaşanan tüm sıkıntılar hep bu deneyimleri dikkate almadığımızdan dolayı. Hep biz biliyoruz ya, hiç hata yapmıyoruz ya, etrafında hele birde “ şak şakcılar” çoksa yandı gülüm keten helva .

  Bazı görevlerdeki insanlar “objektif ve tarafsız” olmak zorundadır. Öyle ya, bir takımın amigosu değilsin ki ? Engizisyon mahkemesinde ( Orta çağ Avrupasında Katolik kilisesinin kararlarına karşı çıkanları “sapkın, büyücü” sayarak cezalandırmak için kurulan kilise mahkemeleri) “ Dünya yuvarlaktır ve yılda bir kez Güneşin etrafında dönüyor” diye iddia eden Galileo’ya “ bu inadından vazgeç Dünya yuvarlaktır ve dönüyor deme” diyen kilise cellatlarına, biraz da işkenceden kurtulmak için “ tamam” dedi. Ancak dışarı çıktığında yanındakilere “ ama yine de dönüyor” demiştir.

   Objektif olması gerekenler bilim insanlarıdır, siyasi-iktisadi ve sosyal ilimle uğraşanlar, tıp görevlileri, hukuk sistemi içindeki yargıç ve savcılar ve son olarak da normal sıradan halktır. Örneğin siyasetçilerin objektif olmasını beklerseniz “ömrünüz yetmez” .

  Ticaretle uğraşanların, sanayicilerin, bankerlerin, müteahhitlerin objektif olması doğaya aykırıdır. Onların “sizin için empati yapmalarını da “ bekleyemezsiniz. İçlerinde böyle davranalar yok mu? Elbette vardır. Sorun o güzel azınlıkta olanların sizinle aynı zaman diliminde ve aynı coğrafya da olma ihtimalidir? Siz o kadar şanslı mısınız?

  Televizyon kanallarının neredeyse fotokopi programlar yaptığı, haberlerin aynı ajanstan geldiği günümüzde her ekranda duyduğuna inananlara bir çift sözüm var. Şehirde bu büyük keşmekeşin içinde yaşarken gerçekleri nasıl ıskalarsın? Gerçekler insanın gözüne gözüne girerken, sen ne kullanıyorsun da hayatı toz pembe görüyorsun?

  Son günlerde üst üste gelen zamlarla zaten parçalı bulutluyum. Arada, aklı sıra siyaset yaptığını sanan bazı tiplerin konuşmalarına şahit oluyorum. Tüm objektif değerlendirmelerde Kasım ayından sonra “ kışında gelmesi sebebiyle” benim gibi sabit gelirlileri daha zor günler beklediğini tahmin ediyoruz. Fakat benden aldığı 20 kuruş borcunu vermeyen adamların “ ekonomide işler yoluna giriyor” demesine çıldırıyorum. Peki işler ekonomide yoluna giriyorsa benden aldığın borcu niye ödemiyorsun?