İstanbul’un en doğu noktası olan Silivri açıklarında şiddeti 6.2 olan bir deprem yaşandı ve tüm ülke gündemine yine DEPREM oturdu. Özellikle Marmara bölgesi, Kuzey Ege ve Batı Karadeniz’de hissedilen deprem beklenen büyük İSTANBUL depremini tetikledi mi yoksa artık deprem riski ortadan kalktı mı? Her uzman farklı bir görüş belirtiyor. Eğer BİLİMSEL bir olayda sonuç konusunda fikir birliği yoksa en kötü senaryo ele alınır. Tüm Dünya da böyle ancak bizde durum nasıl bir de ona bakalım. 
Depremden sonra neredeyse sosyal medyada şu tip mesajları sık gördüm. “ Allah beterinden saklasın”, “ umarım can kaybı olmaz”, “ korkudan eve giremeyen insanlar parkları doldurdu” ( her yeri arsaya çevirelim sistemi İstanbul’da yalnızca birkaç büyük park alanı bırakmış/ öğrenmiş olduk) “ toplanma alanları yeterli değil”, “daha şiddetli bir depremde mahalle aralarına KURTARMA EKİPLERİ giremez”, “ denize yakın alanlar daha riskli” … Örneğin şöyle bir paylaşıma denk gelmedim; “ binama güveniyorum, ben evimden dışarı çıkmam” veya “ hemen annemi aradım iletişim konusunda hiçbir sıkıntı yaşamadık”. Aksine ilk falsoyu iletişim alanında yaşadık yine. “ SİZİ bilmem kaç G ile Dünyaya bağlarız “ diyenler Samatya’dan Beylikdüzünü bağlayamadılar. Onlar da haklı ! Zira deprem oldu değil mi? İş reklama gelince yada KAMU SPOTU yapmaya üzerimize rakip tanımam ama iş gerçeğe döndü mü resmen çıplağız. Artık kızmıyorum. 
Normal gününde İstanbul da zaten zar zor işleyen trafiğin hatta toplu taşımanın olağanüstü bir anda işlemesini beklemek akıl tutulması olabilir mi? Yada tüm sorumluluğu yüce Allah’a atanlara ne demeli? “ ALLAH beterinden korusun” şık bir temenni ve teselli olabilir ama nasıl olacak bu KORUMA işi? Rabbimiz tek tek bina sahiplerini mi uyaracak? İnşaat firmalarına denetmen mi gönderecek? Din ; size Dünya hayatındaki uhrevi yolculuğunuz için rehberlik yapar ve yaşamla ilgili BİLİME, FENE hatta MATEMATİĞE ihtiyacınız olduğunu hatırlatır. Tedbirli olmak Rabbin insanlığa emridir. “ Şüphesiz biz her şeyi belli bir ölçüye, düzene, plana göre yarattık…. / KAMER suresi 49. ayet) Mükemmel bir plana göre yaratılan Dünya da işi yalnızca dilek ve temennilere bırakmayı sizce kabul eder mi? Sen bağıra çağıra gelen deprem için; bir iki uyanığın “ her soruna 100 DUA “ kitabıyla hazırlanırsan, gömülmek için kefen bulursan sevinmelisin! Daha öncede yazmıştım ama sakallı yada cübbeli olmadığım için sanırım ciddiye alınmadı, KADER ; değişim talebi değil, DEĞİŞİM EYLEMİDİR. Talep; temennidir. Duaları hayata geçirecek olan sizin O konudaki eylemlerinizdir. Zorlu bir sınava hazırlanmak için çok çalışmak DUA sayılır. Orta hasarlı bir binada oturup ilk depremde yıkılmamasını beklemek ancak saftirik bir yaklaşım olur. İstediğiniz kadar DUA edin o bina yıkılacaktır. Bu konuda sorumluluğu yüce yaratana yıkmak ŞARK KURNAZLIĞIDIR. 
DEPREM ülkemizin bir gerçeği ama bizim için hala çok ciddiye alındığını düşünmüyorum. Sanki, ne olacaksa olur “ adam sende” mantığı yapılan her apartmanda olması gereken “ deprem sığınaklarını” kira getiren DAİRELERE dönüştürmüş gibi. Oysa çok yerinde çok mantıklı bir uygulama. Tıpkı her apartmanın kendi otoparkı olması gibi. İşte o zaman ara sokaklar araç parkı olmaktan kurtulabilirdi. Ama yerel yönetimler bu işi önemsemediler. Şimdi bir deprem anında o kadar sıkışık sokak aralarına ARAMA/KURTARMA araçları nasıl girebilecek diye düşünüyoruz. 
  Risk anlarında halkın güvenle toplanacağı TOPLANMA ALANI meselesi daha da berbat durumda. Evet bazı yerlerde bu tip LEVHALAR var ve şık bir şekilde hazırlanmış ama o alanlar çok küçük ve asla bölgedeki insanların yararlanacağı kadar işlevsel değil.