Siz bakmayın ulusal kanallara çıkıp ekonomi hakkında ahkam kesenlere, işin aslı ÇARŞI/PAZARDADIR. O zevatlar aldıkları yüksek maaşlarla hatta bir çoğu 4-5 yerden nemalandıklarından herkesi kendileri gibi “bal börek içinde elleri yağlı zannederler” . Ayrıca bir insanın aynı dönemde 4-5 yerden maaş alması Dünya’daki en büyük KUL HAKKI olsa gerektir. Hadi ilk işinde 8 saatlik mesaini harcadın. Çok paraya ihtiyacın var kendine ayıracağın 8 saati de ikinci işte çalıştın, diğer işlere nasıl zaman ayırdın be mübarek? Demek ki bir insan en fazla 2 (iki) işte çalışabilir. Üçüncü iş ve sonraki maaşlar resmen ve açıkça HARAMDIR. Ya devleti soyuyorsunuz ya da birileri sizi besliyor ! 

   Konumuza dönecek olursak, çarşı pazarda PANDEMİDEN sonraki durumu konuştum vatandaşlarla. Özal döneminde zenginlerle garibanlar arasına ORTA DİREK diye bir grup icat edilmişti. Çok şükür O direk ortadan kalkmış ! Onlar artık ya zengin ya da fakir grubunun üyeleri. Son 5 ayda ülkemizde 32 bin 232 kişi daha milyoner olmuş. Siz olamadınız mı? Vah vah çok yazık. Demek ki 4-5 işte çalışamıyor yada birilerinin beslemesi değilsiniz! Fakir kaldık diye sevineceğimiz aklınıza gelmezdi değil mi? Bu arada ülkemizdeki toplam milyoner sayısı 268 bin 602 kişi idi bu yazı hazırlanırken. 

   Küçük esnaf hala var. İnatla var, ısrarla var. İzmir’de, Söke’de, Muğla’da, Selçuk’ta 2000 li yıllardan önce kazandıklarıyla ayakta kaldığını anlatan bir çok esnafla konuştum. “Evi de arabayı da o eleştirdikleri dönemde kazandım” diyen ağabeyin adını ondan izin almadığım için yazmıyorum ama yanına gitseniz size bağıra bağıra anlatıyor zaten, kimseden korkusu yok. 

  Dar sokaklarında, deniz kokan Ege’nin şirin ilçelerinde el işi yaptığı “dantelli baş bağı, şal, işlemeli havlu ve ilginç takılar satan abla, “göz nurum bunlar, bak fiyatlarına şu havlu 10 lira, şu dantelli baş bağı 15 lira, ancak alan yok.Yabancı turist gelmedi bu yıl, yerliler de para harcamıyor.”

   O ilçenin; şirin dediğime bakmayın nüfusu Zonguldak merkezinin nüfusunun iki katı. Ama kent betona teslim edilmemiş/en azından her bir yeri) Hala eski Rum evleri, Cumhuriyetin ilk yıllarında yapılan o gösterişsiz ama naif iki katlı yaşanacak evler, bahçeleri duruyor. 

  Ege’nin meşhur “çöp şiş” dükkanları yerlerini “ucuz tavuk döner/ayrancılara” terk etmiş durumda. Arada direnenler var ama Pandeminin onları da vurduğunu söylüyorlar. “ Pandemi sırasında verilen banka kredilerini aldık, ve o dönemi sorunsuz atlattık ama ya ödemelerin başlayacağı Ekim’den Kasım’dan sonra ne olacak?” “ Valla güzel de yedik be o vakit papelleri ama tatlı tatlı yemenin sonası da va be” …

  Popüler olduğunu söyledikleri bir pideci var o dar Ege sokaklarından birinde. “ İşlerin geçen yıla kadar idare ettiğini ancak son yılda masrafların bile çıkmadığını” anlattı. Kira, un fiyatları, işçi ücretleri, ıvır zıvır giderler falan dediğinde “ dükkanın patinaj yaptığını “ anlamak için Ankara Üniversitesi İktisat’ı bitirmeye gerek yok. 

  Taksici dertli, minibüs esnafı sıkıntılı; “yahu diyorlar araç vergisi gibi “araç muayene ücreti mi olur” 15 dakika bak makineden, peşin parayı al cebimizden” … Biri ikisi değil birçoğu dertli bu ücretlerden. Hele hele pandemi yüzünden haftalarca çalışamamışlar. “Elde avuçta bir şey kalmadı bakalım kışı nasıl çıkaracağız” diyenler bir de soğuğun DOĞALGAZLA dans ettiği Doğu Anadolu veya Karadeniz de yaşasalar nasıl bir ruh haline sahip olurlardı? İstanbul veya Ankara da yaşayanlar daha deneyimli olduklarından onlar DOĞALGAZLA dansın anatomisini biliyorlar. 

   Gördüğüm çarşı/pazar manzaraları yukarıda anlattığım gibiydi. Gördüğüm bir şey daha var Eylül belki Ekim ama mutlaka bu Covid-19 peşimizi bırakmayacak gibi görünüyor. Ekonomi normalleşsin diye halkın sağlığını anormalleştirmeyelim de ….