Pek adını kimse bilmez. Oysa pek çok yerde ister istemez önümüze çıkan bir bitkidir; “ hindiba” .

   Ekimi dikimi yapılmaz. Bazen kaldırım kenarında bazen bir bahçenin bir köşesinde kendiliğinden biter “ hindiba” . Emek vermenize gerek yoktur. Doğanın; insanoğluna sunduğu sayısız güzelliklerinden biridir.

  Bu köşede “hindiba” nın faydalarını anlatmak istemiyorum. Merak edenler bu bitkinin nelere iyi geldiğini öğrenebilir. Aslında benim sizlerle paylaşmak istediğim konu kimi zaman bizim dışımızda gelişen olayların hayatımıza olan etkisi. Tıpkı “hindiba” gibi! Ne ekimiyle uğraşıyoruz, ne sulamasıyla nede bakımıyla, ama doğanın bir hikmeti o bir yerlerden güneşini alıyor, yağan yağmurlarla besleniyor ve toprağın hayat veren iksiriyle aniden/birden ortaya çıkıyor.

  Siyasetin çok yoğun ve çoklukla da kırıcı bir üslupla konuşulduğu 40/50 günü geride bıraktık. Böyle bir siyasi yaklaşımı ve böyle bir kutuplaşmayı hiçbir zaman sevmedim, bundan sonra da sevecek değilim. Her kim bu yolu izliyorsa bu yolun yanlış olduğunu bilmeli.

  İnsanoğlu; “doğayı” örnek almalıydı. Bırakın örnek almayı, doğayı kişisel çıkar ve hırsları için harcamaya çalışıyor. Ama doğa; inatla o küçük ve sarı bir papatya gibi açan “hindiba” gibi, hiçbir emeğin ona gelmesini beklemeden, hiç kimsenin onu koruyup kollamasına gerek duymadan ya bir kaldırımın kenarından ya da bir duvarın dibinden boy veriyor. Küçük ama boyundan büyük bir ders vererek geliyor hayatımıza.

  Elindeki küçük fidanı ailesiyle gittiği kent ormanına dikmeye çalışan çocuklarımızın heyecanını anlayamayan insanlardan hem bizi hem doğayı yönetmesini, korumasını bekliyoruz. Onlardaki doğa sevgisi; büyük projelerin büyük hedeflerin gölgesinde kalmış. Hayatına giren oksijenin bile muhtaç olduğu o doğaya “ gavur gözüyle” bakanlardan insana merhamet beklemek ne kadar trajik.

  Tercihlerimiz mi kaderimizi belirliyor, yoksa belirlediklerimiz mi kaderimiz oluyor?

  Bugünden sonra ağlayana inanmam. Elindeki ürünü asfalta döküp ateşe verenin samimiyetine güvenmem. Sorunlarını asıl mercilere değil, elinde yetkisi ve etkisi olmayana anlatana “ saf/ enayi” gözüyle bakarım. Küçük bir “hindiba” bile olamamışsın derim, oysa konuşurken , sallarken ne kadar da emindin kendinden.

   İyi ki doğa her işi bize bırakmıyor. İyi ki doğa tüm olumsuz çabalarına rağmen hala insanoğluna direniyor.