Sanırım Dünyadaki en büyük sorunlardan biri “mal” varlığı ….

Hayatında turfanda hiçbir şey almaya maddi gücü yetmeyen, gönlü çektiği şeylerden mecburiyetten uzak duran, yaşadığım dediği ömürden 5 tane doğru dürüst anı sayamayanların ortalıkta az önce yazdıklarımın tamamını hatta onlardan çok çok daha fazlasını yapanları savunmaları. 

  Beklenti büyük, ziyafet sofrasından bize de bir şey düşer hesabı. Yıllarca düşmemiş, bugün ne olacak ta düşecek bre gafil? 

  Rabbim kimseyi inanmadığı şeyi savunmak zorunda bırakmasın! İşin daha da vahimi savunduğun şeyin/konunun sana, çevrene, ülkene ne yarar yada ne zarar getirdiğini bilememen, anlayamaman! 

  Uzun yıllar önce ANAVATAN partisi iktidarında önemli bir bakanlığın müsteşarı olan biriyle Ankara’da kısa bir sohbet yapmıştım. Anlatılanların belgelerine ulaşamadığım için o günlerde yazamamıştım! Hem belgelere ulaşsam ne olacaktı ki, hangi gazete patronu mevcut iktidarla papaz olmayı göze alırdı? Yazdığım o yazı için “aferin” denecek ama yazı “çöp kovasına” gidecekti muhtemelen. 

  Ben öğrendiğimle kaldım. Eski deneyimli müsteşar “eğer iktidarların belirgin hatalarında veya yanlış uygulamalarında kamuoyu/halk, sivil toplum örgütleri, siyasi partilerin il/ilçe örgütleri, basın, bir çok yerde yerel basın, radyolar, örgütsüz geniş halk kesimleri tepki vermezse, bir sonraki adım( mevcut siyasi iktidarın) daha ceberrut, hatta daha da önlenemez boyutlarda olacaktır” mealinde bir açıklaması olmuştu. 

  Sorunları yok sayma huyumuz kalıtımsal bir hastalığımız. Yanlış giden olayları çözmek, onlara kafa yormak ve bazı değer yargılarıyla savaşmak zor geliyor. Olayı yok sayıyoruz, sorunu sürekli dillendirmedikçe biteceğini, kendi kendine tükeneceğini düşünüyoruz. Zamana bırakmak gibi bir kolaycılığı öğrenmişiz, gelecek kuşaklara da bunu öğütlüyoruz.

  Zaman her şeyin ilacıdır ama hastalığı teşhis edip, tedaviye başlamazsan “zaman” gelip sana reçete mi yazacak? 

   Mücadele etmemeye örgütlenmiş yığınlar, yarınları için hiçbir sözün sahibi olamazlar. Biri gelecek “bizi kurtaracak”, biri çıkacak “ bize muska yazacak”, biri söyleyecek bizler “inanacağız” . Bu kadar teslimiyet ancak kesime giden kümes hayvanlarında görülür. Ki bazen o kümeste bile direnen, çıkış yolunu arayanların varlığını görürsünüz. 

   Hiçbir şey yapmadan yalnızca “başkalarından bir şeyler” beklemenin ne dini bir kaynağı, ne mantıklı bir izahı yok. Kimse kurtarılmak için bir el uzanmasını beklemesin. Eğer bir şeyleri değiştirmek istersen “kendi ellerine bak” ….