Bu "hikaye" ayniyle vaki olmuş gerçek bir hikayedir…
20 küsur yol oluyor.
Sahte şeyhlerin ve onlara körü körüne bağlanmış müritlerin ortalıkta cirit attığı bir dönemde, sözde "din" adına hareket eden ahlaksız bir adamın ve ona biat etmiş olan akıl almaz cahillikteki insanların öyküsüdür bu…
Sözkonusu sahte şeyh belirli zamanlarda dergahında kadınlı-erkekli müritlerini kabul ediyor, kadınlar ve erkekler ard arda sıraya diziliyor, ayaküstü edep mahalli açık vaziyette bekleyen şeyhin edep mahallini öpen kadın ve erkekler karşıya geçiyor…
İnanılır gibi değil ama, gerçeğin ta kendisi…
Bu olay, o tarihlerde ulusal düzeyde yayın yapan TV kanallarına yansıdı, izleyenler şaşkınlıktan küçük dilini yuttu.
Hipnotize olmuş gibi derin bir aymazlık içinde bulunan muritler de, o sahte şeyhin edep mahallini öptüğü ile kaldı.
***
Bu olay, bir takım sapık, ahlaksız adamlar tarafından dinin nasıl istismar edildiğini gösteren çok çarpıcı bir örnek olduğu gibi, bu tür adamlara itibar eden cehaletin boyutlarını da gösteriyor.
Allah'ın emirlerine uymayıp, bu tür sahte şeyhlerin emirlerine uyanlar, bir nevi "taparcasına" bu sahtekarlara tabi olanlar, böylece İslam'ın ve imanın en temel inancı alan "Vahdaniyet" inancından da uzaklaşmış oluyor.
Yine böyle sahte şeyhlerin sözde İslam adına kurdukları tarikatlar içinden, sadece böyle ahlaksızlıkların değil, her türlü yasa dışı kirli işlerin döndüğü, bir nevi "çeteleşmiş" çıkar örgütleri çıktığı gibi, Fethullahçı Silahlı Terör Örgütü ( FETÖ) gibi büyük bir gizlilik ve sinsilik içinde devleti ele geçirmek isteyen yapılar da çıkıyor.
O yüzden, bu ülkede yaşayan herkesin sahte şeyhlere, sahte imamlara ve sözde din adına "tarikat" adı altında kurulmuş çeteleşmiş yapılara karşı son derece dikkatli ve uyanık olması gerekiyor.
***
Türk-İslam Medeniyetini oluşturan tarihi süreç içinde elbette "Allah'tan başkasına kulluk etmeyen" gerçek din adamlarının, hiçbir dünyevi talebi olmayan tasavvuf ehlinin, Anadolu'nun Türk-İslam yurdu haline gelmesinde büyük katkıları olan Alperenlerin çok büyük yeri ve önemi var.
Mevlana Celaleddin-i Rumi, Hacı Bektaş-ı Veli, Hacı Bayram-ı Veli, Abdülkadir-i Geylani, Muhyiddin-i Arabi, Ahi Evran, Şeyh Edebali gibi gerçek din alimleri ile böyle sapık, sahtekar, menfaat ve ihanet gürühunu kesin çizgilerle birbirinden ayırmak gerekiyor.
Çok yakın tarihimizden çok somut bir örnek verelim...
Şeyh Edebali, Osmanlı Devleti'nin manevi kurucusu olarak kabul edilir.
Devlet kuran Şeyh Edebali ile devletimizi yıkmaya çalışan sahte şeyh Fethullah Gülen arasındaki farkı anlamayan kalmamıştır herhalde…
Vatan kuran Şeyh Edebali…
Vatan satan Fethullah efendi…
FETÖ silahlı terör örgütünün elebaşı Fethullah Gülen yıllarca gerçek yüzünü saklayarak milletimizin dini duygularını istismar etmiş, müritleri (örgüt üyeleri) vasıtası ile trilyonluk servetlere kavuşmuş, dış destekli sinsi planlar ile devletin içine sızmış, "kainat imamı" iddiası ile kutsal olan ne varsa yıkıp geçmiş, bu sahte Mehdi'ye ram olanlar, Allah'ın emirlerini unutup, onun emirlerine uymuştur.
Oysa Kur'an-ı Kerim'de Fatiha Suresi'nde çok açık, çok kesin ve asla aksine hareket edilemeyecek bir ayet vardır.
Mealini aktaralım…
" Yalnız sana kulluk eder, yalnız senden yardım dileriz"
Bu ayet "vahdaniyet" inancını anlatır.
Gerisini "kula kulluk edenler" düşünsün artık…
Erhan ÇAKMAK