Rahmetli dedem, nur içinde yatsın hayatı fazla ciddiye almazdı ve “ evlat hepsi TİYATRODUR” derdi. Ve şöyle devam ederdi “ bu fani Dünyaya benim diyenler soyunup da üryan olsa gerektir” ! (Üryan /çıplak)  

  O günlerde dedemin ne dediğini pek anlamazdım. Dünya malına niye pek önem vermez?

 Aldığı 3 kuruş “ Gazi maaşını” hemen orda bulunanlara ikramda bulunarak harcar ve parasını biriktirmez? 

Dünyevi hırsları niye yoktur?

 Güzel yaşamayı, iyi giyinmeyi sever, en kaliteli gıdaları-en doğal ürünleri yemeyi tercih eder ama iş para(diğer bir deyişle servet yapma) biriktirmeye geldiğinde, parayı çok sevenlere güler ve onları çok akıllı bulmazdı. Yanında götüremeyeceğin şeylerin hamallığını yapma mealinde sözler söylerdi. Şimdi düşünüyorum da dedem cidden bir filozofmuş … 

   Güzel ülkemizin bereketli topraklarında bir çok film çekildi. Güzel senaryolar da oldu halktan hiç karşılık bulamayan da! 

   Dedemin dediği gibi hayat bir tiyatro ise bunun bilincinde olup en iyi yerden seyretmemek olmaz. 

    Her zaman olan biteni anlamak için sorgularım. Hayatı çok ciddiye aldığım için değil tiyatro oyununu anlamak için çabalarım. Öyle ya oyun yazarı ne anlatmak istemiş, sahneden izleyicilere nasıl bir enerji geçişi var? Oyunun sonunda ne oluyor? Mesaj ne? Sırf vakit geçsin diye yazılmış bir oyun mu? 

   Sinema filmlerini de çok severdim. Harcanan emeğe, çalışan onca sanatçıya-personele, harcanan bir kamyon dolusu paranın hatırına imkanım oranında hepsini izlemeye çalışırım. 

   Bu günlerde vizyondaki filmler arasında pek gişe yapmayan tuhaf bir film var. 

  Senaryoya göre bizim topraklarda geçen bir film ama oyuncular Arap asıllılardan seçilmiş. Konu evrensel seçilmiş ama dil Türkçe. Film iyi başlıyor fakat ilerledikçe sıkılıyorsunuz. 

  Hadi bari sonuna kadar direnip seyredelim, hiç olmazsa emeğe yazık olmasın diyorsunuz ama Türkçe filmin sonu ABD kovboy filmleri gibi bitiyor … THE END …