Dünyanın en kurnaz, zeki ve iş bitirici milletlerinden biri olduğumuzu kabul etmeyenimiz var mı? Örneğin birine “ sen ne anasının …. Üç kağıtçısının” deyin gururlanır ama aynı insana “ çok iyi niyetli saf birisin “de, direk küfrü yersin. 

  Aslında ülkemizde olan bitenin, dönen tüm hesapların farkındadır bu necip millet ama onlarında büyük !!! bir hesabı olduğundan zamanını bekler. Bilir ki etrafındaki en az yüz aile sıkıntı içinde ama onun mutfağında tencere kaynıyor şimdilik sıkıntı yoktur. İlgilenir gibi yapar ama asla gerçekten ilgilenmez. Hatta suçlar komşularını, “ yeterince çalışmadıklarını, elindeki cep telefonunun modelini kadar sıralar lüks harcamalarını …” mutlaka bir çok bahane bulur komşularının ekonomik durumlarının bozukluğu için … kendi bütçemiz de sorun olana kadar kimsenin derdi “ bizim asıl derdimiz “ değildir. 

  Bir garibanın hastasına 6 ay sonraya MR veya başka bir RÖNTGENE gün verilse sorun değildir ama ya bizim hastamıza 1 hafta sonraya sıra verilirse “ülkedeki sağlık sorunundan, eski günlere döndüğümüzden başlar hastane koridorlarını “ stadyuma çeviririz” . Herkes ölebilir yeter ki bize ve yakınlarımıza bir şey olmasın. 

  Adamın kentindeki tek fabrika olan ŞEKER Fabrikası özelleştirildiğinde bu özelleştirmeye karşı çıkmak için o kente gidenlere “ neden geldiniz ki bizi işten çıkarmayacaklar” diyenlerin oynanan tiyatrodan haberi olmaması mümkün mü? Her şeyin farkındaydılar ama o anda işte çalışıyorlardı ve onlara “işlerini kaybetmeyecekleri” söylenmişti. ÇIKAR; böyle bir şeydir . Ülkenin en önemli kaynakları satılır, sen “nasılsa ben maaşımı alacam” diye ses çıkarmazsın! Ne zaman cırlamaya başladılar? Özelleşmeden sonra işten çıkarmalar başladığında. Ee biraz geç kalmıştın emmi hakkını aramaya ….

  Ne zaman bir fabrika kapandığı haberini duysam, ne zaman bir fabrika arsası ve içindeki demirbaşlarla özelleştirildiğini duysam gerçekten çok üzülürüm. Bilirim o anda orada çalışanlar için hava hoştur. Ben zaten o anda orada çalışanlar için üzülmem ki !  O fabrikada uzun yıllar sonra çalışmayı hayal eden gençler için üzülürüm. O fabrikayla o kentin yaşamına anlam katmasıyla gelecek hayalleri kuran yöredeki liseli aşıklara üzülürüm. İşsizlik yüzünden kopan her aşık çift farklı iklimlere savrulur. Bir daha birbirlerine kavuşmaları mümkün müdür? 

  Kendi mutfağında tencere kaynayan adam anlamaz senin derdini, dinlemez bile . İyi bilirim O tipleri “ voli peşindedir” . Büyük götürenlerin sağında solunda bulunup bir parça da ona düşer mi diye bekler. Onlar için EYT ülkeye büyük yüktür. Çalışsınlar dersin sanki ülkede her ay yeni yüz fabrika açılıyor da …. 50 yaşında biri özel sektör için yaşlı, Devlet için emekli olamayacak kadar gençtir. İşsiz bir aile babasıyla hiç sohbet ettiniz mi? Size hiç EYT li babalardan, annelerden “okuduğunuz da yüreğinizi yaralayan MESAJLAR” aldınız mı? Bir EYT li baba bir gün yazdığım yazının  altına “ hayatının bir anlamının kalmadığını, çocuklarının yüzüne bakamadığını “ anlatıyordu …. Akıbeti ne oldu bilmiyorum. Ama bu güzel ülkede Suriyeli sığınmacı kadar “sorun” görülmediğini iyi biliyorum. 

  Devlet yöneticisi değilim. Basit bir köşe yazarıyım. Her gün halkın arasındayım. Ve şunu net görüyorum. Halk artık “volicilerden ve çıkarcılardan” bıkmış durumda. Kendi derdiyle dertlenmeyenleri görmek istemiyor. Günü kurtardıklarını sananların aslında hiçbir şeyin farkında olmadıklarını görmeleri gerekiyor.