Dünya’nın en güzel kenti, Asya ile Avrupa’yı ayıran BOĞAZ ve toprak parçası; İSTANBUL. Dünya’nın bir çok yerinden gelen turistlerle ülkemizin yaz/kış turizm gelirini yükselten harika bir lokasyon. Böyle bir kentte elbette turistik tesisler de büyük önem arz ediyor. Tüm Dünya’da turizm; ciddi olarak ele alınan ve dikkatle takip edilen bir alandır. Neredeyse her ülkede bir TURİZM Bakanlığı vardır ( küçük ülkeler de istisna olabilir) Dikkat ederseniz üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizde bir DENİZ BAKANLIĞI yokken bir TURİZM Bakanlığımız var.
Her yılın başında devlet büyüklerimiz tarafından “ bu yıl turizmden şu kadar gelir bekliyoruz, şu kadar insanımızın istihdamını öngörüyoruz” diye açıklamalar yapıldığını duymuşsunuzdur. Bir ülke elbette turizm gibi ciddi bir gelir kalemini göz ardı edemez, etmemeli de zaten. Turizme bağlı “hizmet sektörünün” istihdam rakamları toplamda 1 milyon 500 bin kişiye çıkarak, ülkemiz içindeki istihdam içindeki payı yüzde 10 seviyesine ulaşmıştır. Bu resmi açıklama, fakat acaba işin içinde farklı izah edilecek yönler de var mı? Örnekleyelim biraz.
Pakistanlı Muhammet M. Udbin H. ( muhtelif zamanlarda çağrılan resepsiyonist)
Rus uyruklu R. Batırov ( resepsiyonist)
Özbekistanlı Palvina R. ( part time çalışan housekeeping/ temizlikçi)
Bu isimler; gurbetçi Böcek ailesinin tamamının hayatını kaybettiği Fatih’te bulunan, otel denilen fakat pansiyon mantığıyla işletilen yerdeki sözüm ona otel görevlileri. Savcılık dosyasına giren o soruşturmada oteldeki tek TÜRK o pansiyonun sahibi. Bu nasıl yerli ve milli istihdam? Elbette liyakat ve uzmanlık isteyen işlerde yerli/yabancı mantığı olmaz. Olmamalı da. Fakat otelde geceden sabaha kadar bekleyecek bir iş için hangi yabancı elemana ihtiyaç duyulur? Bu yabancılar SGK istemeden mi çalışıyorlar? Ücret konusunda Türkler kadar ısrarcı değiller mi? Çalışanlar UCUZ iş gücü olsun, biz dümenimize mi bakalım mantığı mı var? Oteldeki ilaçlamadan dolayı hayatlarını kaybettikleri belirlenen BÖCEK ailesi belki TAAMÜDEN ( tasarlayarak) kasten öldürülmemişlerdir, ancak yaptıkları işi, İŞ KURALLARINA uygun yapmayarak bu cinayetlere zemin hazırlayanların hiç mi suçu yok? Böcek ilaçlama şirketi sahibi konunun uzmanı değil, çalışanın bu işle ilgili bir sertifikası yok. Belediyeden bir çalışma izinleri dahi yok. Niye*? Çünkü her hangi bir işyeri yok, İNTERNET üzerinden iş alıyorlar. Vergi mi? O da ne*? SGK? hak getire! Sorumluluk kimin?
Adına otel denilen o küçük apartmanda otel soyulmasın diye adam istihdam ediyorlar! Bunu tutuklanan PAKİSTANLI çalışanın ifadesinden öğreniyoruz. Gecenin bir yarısı yemek için oteli kilitleyip dışarıya çıkıyor. Oysa her otelde 24 saat personel bulunmalıdır. Yangın çıkar, kalp krizi geçiren olur. Otele dışarıdan sorun yaratmak için gelen şahıslar olabilir. Müşteriler arasında sorun çıkabilir. Bu olumsuz etkenler yüzünden otellerde mutlak surette personel olmalıdır. Bazı aile pansiyonlarında, sahip olan aile aynı binada oturdukları için eleman çalıştırmaz ve gece 12 de kapıyı kapatırlar ama herhangi bir soruna karşılık zaten kendileri de aynı binada olduklarından anında müdahale imkanları vardır.
Kusuru yalnızca otel ( bence pansiyon) sahibine ve o Pakistanlıya yada Rusa atıp bu işten kurtulacak olan Turizm il müdürüne, o bölgeye bakan SGK bölge müdürüne, otellere ruhsat veren ve denetlemekle yükümlü olan belediye yetkililerine ( zabıta ve ruhsat birimlerine) yabancılarla ilgili GÖÇ İdaresi yetkililerine BAŞARI ŞİLTİ mi vereceksiniz?
Bu bir ihmaller silsilesinin getirdiği son noktadır. Bu arada o kaçak midyeciler, ruhsatsız çalışan kafeler, merdiven altı yemek işi yapan firmalar ve onlara göz yuman zabıta güçleri, mahalle bakkalını bitirmeye yemin etmiş gibi davranan maliye birimleri ( denetim denince nedense akıllarına yalnızca bir iki kıyıda köşede kalmış kasap, bakkal ve manava dayılanmak zanneden) bu aciz memurların da bu YERLİ MALI cinayetten gereken cezaları almasını bekliyorum. Yoksa at Pakistanlıyı içeriye, kapat davayı. Nasılsa bir aile öldü. Birde katil bulduk mu yabancı uyruklu, kol kırılır yen içinde kalır mı diyeceksiniz? Böyle bir zihniyetle bu tip olayların arkasının kesileceğini düşünen NET SÖYLÜYORUM, ya SAFTIR ya da APTAL numarası yapıyordur. Olayda takdir ettiğim iki konu var.İlki; gecenin bir vaktinde babanın aradığı ve kısa sürede kapısı kilitli otele gelen ve içeriye girmek için mücadele eden 112 ambülans servisi personelidir.Diğer bir unsur ise İstanbul Cumhuriyet savcılığı ve olaya bakan emniyet birimidir.Her bir ayrıntıyı tek tek inceleyip olayı çözdüler. Helal olsun aldıkları maaş, helal olsun emeklerine….