İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Ahmet Karayılmaz, Köylere Hizmet Götürme Birliği’nde çalışan ve kurumları ile “mahkemelik” olan bazı işçiler üzerinden Özel İdare’ye yönelik yıpratma çabalarına karşı kapsamlı bir açıklama yaptı.

Bu açıklamanın detayları gazetelerde yer aldığı için tekrarına gerek duymuyoruz.

Ancak, açıklamanın satır aralarında “ çok dikkat çekici “ ifadeler yer alıyor.

“ Kurumumuzu yıpratmak isteyenlerin arkasında kimler olduğunu biliyoruz”

Özeti bu şekilde…

O halde biz de bir “tahminde” bulunalım…

Vali Tutulmaz ve İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Ahmet Karayılmaz’dan itibaren kurumdan nemalanamayan, rantları kesilen, imtiyazlı ihale ve doğrudan temin olanaklarını kaybeden “malum” müteahhit ve doğrudan teminci taifesi olabilir mi?..

Elbette olabilir…

Mal bulmuş mağribi gibi, kurum içinde işveren ve bazı işçiler arasında yaşanan anlaşmazlık üzerinden üzerinden Özel İdare’ye yönelik yıpratma çabaları başlatıldığı anlaşılıyor.

Basına yalan-yanlış bilgiler sufle edilip, kurum amirlerini ürkütme, korkutma, hizaya getirme hamleleri yapıldığı gözlemleniyor.

Üstelik, Genel Sekreterin hiç söylemediği “ Vali Beyin kesin talimatı var” şeklindeki sözleri, söylenmiş gibi gösterip, Sayın Vali ve Sayın Karayılmaz’ı karşı karşıya getirmeye çalışmak “kurnazlığı” da cabası…

Bu bayat bir numaradır.

Devletin Valisini kim korkutabilir, kim hizaya getirebilir?..

Ahmet Karayılmaz gibi, kimi üçkağıtçı müteahhit ve doğrudan temincilerin elini-ayağını Özel İdare’den kesen bir bürokratı kim ürkütebilir?..

Sektörün gerçek temsilcilerini tenzih ederek söyleyelim, müteahhit veya doğrudan teminci görüntüsü altında Özel İdare’ye musallat olmak isteyen haramzade takımı, devletin her zaman 18 yaşında olduğunu unutmuş olabilir.

Unutanlar olursa, devlet hatırlatmayı bilir.

*

İl Özel İdaresi ve belediyeler ile bazı kamu kurum ve kuruluşları, elbette, ihale ve doğrudan temin yöntemlerini kullanan kurumlardır.

İlimizde, daha birkaç yıl öncesine kadar bu kurumlara musallat olan, her taşın altından çıkan, üst üste, sürekli ihale ve doğrudan temin işlerini alan kişiler ya da firmalar türemişti.

Farklı firmalar adına hazırlanan teklif zarfları aslında aynı kişi veya firma tarafından hazırlanıyordu.

Paravan, ya da anlaşmalı şirketler ve saire…

Böylece rekabet ortamı yok edilmiş oluyordu.

İlimizdeki bazı belediyeleri “iliğine” kadar soyanlar da bunlardan başkası değildi.

Şimdi aynı “zemini” bulamayanlar, İl Özel İdaresi’ni hedef haline getirmeye çalışıyor.

Kırk haramiler çoktandır “yoksun” kaldı.

Feryad-figan etmeleri bundandır.

Erhan ÇAKMAK