Ankara’nın Pursaklar ilçesinde okuldan eve döndüğü sırada başıboş köpeklerin saldırısına uğrayan 12 yaşındaki Enes Koca, yoğun bakıma alındı.

Yüzü hariç, vücudu tamamen parçalanmış olan Enes Koca, hayati tehlikesi nedeniyle yoğun bakıma alındı, şimdi yaşam mücadelesi veriyor.

Ailesi perişan…

*

İnsanoğlu “Eşref-i Mahlukat”tır…

Yani, yaratılmışların en üstünüdür.

Dolayısı ile insan yaşamını ve insan sağlığını korumak, kişinin kendisi ile birlikte devletin de görev ve sorumlulukları dahilindedir.

Bu yüzden insan hakları, Anayasamızda ve yasalarımızda güvence altına alınmıştır.

Elbette, yeryüzünde birlikte yaşadığımız diğer canlıların, yani hayvanların da hakları yasalarla güvence altına alınmıştır, “hayvan hakları” diye bir şey var ama, “insan hakları” diye bir şey de var.

Hayvanları, özellikle köpekleri başıboş bırakırsanız, hem insanlara, hem de hayvanlara iyilik etmiş olmazsınız.

Ankara’daki köpek saldırısı ilk olay değil…

Özellikle, kendini savunmaktan aciz, savunmasız çocuklara yönelik başıboş köpek saldırıları defalarca yaşandı.

Ne var ki, biz hala ders almadık galiba…

*

Çağdaş kentlerde başıboş hayvan diye birşey olamaz.

Öyle ya… 

Burası "dağ" değil, "orman" değil… 

Şehrin göbeğinde, resmi kurumların, bankaların, mağazaların, AVM'lerin kapılarında cins cins, çeşit çeşit, irili ufaklı köpek manzaraları… 

Caddelerde, sokaklarda, parklarda, bahçelerde aynı şekilde köpek manzaraları… 

Sayıları öyle çoğaldı ki, başıboş hayvanlara karşı yürekleri sevgi ve merhamet dolu insanlarımız bile bu manzaralardan rahatsız ve tedirgin olmaya başladı. 

Diyeceğimiz o ki, çağdaş yaşam içinde "başıboş hayvan" diye bir kavram yoktur. 

Başıboş, yani "sahipsiz" hayvanlar ortalıkta dolaşıyorsa eğer, ilgili kurumların sahiplenmesi kamusal bir görevdir. 

Yeryüzünde birlikte yaşadığımız, hayatı birlikte paylaştığımız tüm canlılar gibi, hayvanları da seviyor, onların yaşam mücadelesine saygı duyuyoruz. 

Hayvanlara karşı önyargımız yok, refleksimiz yok, düşmanlığımız hiç yok… 

Yaratılanı hoş gördük, Yaratan'dan ötürü… 

Ancak, yaşamları, hakları-hukukları yasal düzenlemeyle güvence altına alınmış olan hayvanları, başıboş bir şekilde sokağa salmanın "hayvan hakları" ya da "hayvan sevgisi" ile hiçbir ilgisi olmadığını da anlamak gerekiyor. 

Aksine, hayvanları sokağa salmak, onları her türlü tehlikenin ortasına atmak anlamına geliyor. 

İnsan eliyle vahşete uğrayan hayvanlar, yazın susuzluk, kışın açlıkla karşı karşıya gelen hayvanlar, araç trafiğinin ortasında ezilerek yitip giden hayvanlar, sağlık kontrolu olmadığı için yaralanıp, ya da hastalanıp ölüp giden hayvanlar… 

Bunun neresi hayvan hakları, neresi hayvan sevgisi !.. 

Özellikle son on yılda şehrimizi "köpekli köye" döndüren anlayışın etrafına iyice bakıp, bir an önce çözüm üretmesi gerekiyor. 

Başıboş köpekler çoğaldıkça çoğaldı, Zonguldak adeta "köpekli köye" dönüştü. 

Standartlara uygun bir hayvan barınağını tez elden tamamlasak iyi olacak. 

Aksi halde çocuklarımızı bekleyen tehlike devam edip gideceği gibi, hayvan hakları ile birlikte insan hakları da gürültüye gidecek.

Erhan ÇAKMAK