Yalnızca kentimizle ilgili yazıp gündemi takip etmeyi kaçırmak istemiyorum ama eğer bir KENT sahipsizse bir noktadan sonra dayanamıyor isyan ediyorsunuz. Sanıyorum 13-14 yıl önceydi ve ilk defa ben yazmıştım “ SAHİPSİZ ZONGULDAK” diye. Başıma gelmeyen kalmamıştı. Farklı konuları bahane ederek mahkemelerde uğraşmış ve maddi/manevi zarara uğramıştım. Aradan geçen onca yıla rağmen tek bir TIK ilerleme oldu mu kentle ilgili? Eğer “ VAR” diyorsanız, kendinizi bir 15 yıl daha kandırabilirsiniz. Bilim insanları açıkladı “ insan aynı şartlar altında kendini yaklaşık 100 yıl kandırabilme “ kapasitesine sahip. Yani sizin önünüzde daha uzun yıllar var. İlerleme yok aksine geriliyor diyorsanız işte sizi kandırmaları çok zor. ALGI OPERATÖRLERİNE göre “en tehlikeli insan”; etrafında olanı biteni analiz eden, yaşadığı hayatı sorgulayan, her söyleyeni alkışlamayıp zihnini biraz çalıştıran insandır.
Konu yalnızca ZONGULDAK SPOR olsa işi kıskançlık veya çekememezlik diye yorumlayabilirim ama kente yatırım yapana da, kent için bir şeyler üretene de, yazana da düşmanca davranılıyor. Öğrencilik ve gençlik dönemimde yaşadığım diğer şehirlerde şunu görmüştüm; yaşadıkları kente aidiyet duyguları yüksek olan insanların olduğu yerler ilerliyor, gelişiyor ve KENT KİMLİĞİ oluşuyor. Adam İzmir’e Muş’tan gelmiş ama 5-10 yılın sonunda artık İZMİR için mücadele eden, yaşadığı kente sahip çıkan ve sürekli daha da iyiye gitmesi için uğraşan bir yapıya bürünüyor. Geldiğim yerde elektrik yoktu, yol yoktu burada hepsi var bu bana yeter demiyor. İlk geldiğinde GETTO olan yerleşim yerinin bir siteye dönmesini hayal ediyor ve bunu talep ediyor. İzmir’de Bornova, Bursa’da Gürsu, Kestel, İstanbul’da Sultanbeyli, Bağcılar bu talepler sonunda kentin envanterine İLÇE olarak giriyor. Yaşadığı banliyöyü kentle entegre ettiriyor. Gelişimden payını da alıyor hayatını da ona göre kurguluyor.
Peki Zonguldak’ta ne oluyor. TTK dan, Erdemir’den veya diğer kamu kuruluşlarından emekli olanlar hemen tası tarağı toplayıp Antalya’ya Döşemealtına, İzmit’e Yahya Kaptan’a, Akçay’a ve birkaç pilot bölgeye gidiyor. Böyle bir yapıda KENT KİMLİĞİ oluşacak, kent ilerleyecek, büyüyecek derseniz bu hayal bile olmaz ÜTOPYA olur. Böyle kente yatırım talep edilirse, Siyasette kente göç edenler gibi bakar. Olsa da olur der olmasa da ….
Bu kente yatırım yapanlar yok mu? Var elbette. Ürettikleri ekonomiyle önemli istihdam sağlayanlar yok mu? Var tabi ki. Peki onlara nasıl bakıyor nasıl davranıyoruz? Kenti terk edip gidenlere göstermediğimiz tepkiyi onlara gösteriyoruz. Neredeyse yatırım yaptıkları, istihdam sağladıkları için mahkemeye vereceğiz o isimleri. Neden? Bu kente nereden geldiklerine bakarak yapıyoruz bu düşmanlığı. Oysa 103 yıl öncesinde olmayan bir kent ZONGULDAK. Kömürün varlığıyla şekillenen bir şehir. Dönemin en çok göç alan vilayeti. Farklı şehirlerden bir umutla gelen insanların yazdığı önemli bir HİKAYEDİR; Zonguldak. 1950 li yıllardan sonra EKİ’siyle, ÇATES’iyle, Erdemir’iyle, limanıyla, ülke sanayisine kattığı dev katkıyla Almanya ‘daki SCHALKE gibi, ülkemizde ZONGULDAK marka olmamış mıydı?
Kim yatırım yapıyor diyeceğimize “ ne yatırımı yapıyor” diyebilsek. Kente katkı sağlayanları daha da yüreklendirip farklı alanlara da yatırım yaptırabilsek bu gelişim kente özlediğimiz seviyeyi getirmeyecek miydi? Şimdi; tavuk dönerci açılışına vekil gidiyor, belediye başkanı gidiyor. Yeni bir berber açıldığında sanırım Ankara’dan bakan davet edeceğiz.
Eğer bu zihniyeti değiştiremezsek yarınlar için daha güzel planlar/hayaller kurmaya enerjimiz kalmayacak. 50 yıl öncenin ilk 8 kenti içinde olan Zonguldak; bugün ilk 50 ye giremiyorsa bu az önce yazdığım etkenlerin bilançosudur.