Bizim memlekette beyaz kış’a “kara kış “ derler…

Kış mevsiminin özelliği “beyazlıktır”, bembeyaz kar örtüsüdür ama, kış mevsimi ile birlikte dondurucu soğukta odun-kömür derdi gelir, doğalgaz derdi gelir, ulaşım çilesi gelir, çarşı-pazarda fiyatlar ikiye katlanır, peşinden mevsim hastalıkları gelir…

Gelir de gelir…

Kış kışlığını, puşt puştluğunu bırakmaz çünkü…

*

İnsan yaşamı da mevsimler gibi değil mi sanki…

Hayat hep düz gitmez, her şey, her zaman yolunda olmaz, inişi var, çıkışı var, düzü var, yokuşu var…

İyi günü var, kötü günü var…

Dar günü var, zor günü var…

Bütün bunlar insan yaşamı için gereklidir aslında…

Zor günün olmazsa, iyi günün kıymetini anlayamazsın…

Dar günün olmazsa, dostunu-düşmanını, kimin ne olduğunu ayıramazsın…

Zor günün, dar günün olacak ki, iyi günün kıymetini daha iyi anlayacaksın.

Tıpkı kışın baharı özlediğin gibi…

Tıpkı çok soğukta sıcağı, çok sıcakta soğuğu özlediğin gibi…

Tekdüze bir yaşam insan tabiatına uygun değildir.

Kış kışlığını, puşt puştluğunu yapacak ki, mevsimlerin kışını, insanların “puştunu” tanımak mümkün olsun.

*

Bütün mevsimler güzeldir ve gereklidir aslında…

Kış olmazsa yaz olmaz, yaz olmazsa kış olmaz.

Mevsimlere haksızlık etmeyelim.

Kış mevsimi bolluktur-berekettir, toprağı besleyen, dereleri, nehirleri, gölleri kurumaktan koruyan kış mevsimidir.

Kuraklığı önleyen ve insanoğlunun kıtlıkla karşılaşmasına engel olan kış mevsimidir.

Kışın sonu bahardır çünkü…

Mevsimler sıralıdır…

Kıştan sonra ilkbahar, sonra yaz, sonra sonbahar…

İnsan yaşamı da böyledir işte…

İlkbahar, yaz, sonbahar…

Doğarsın, yaşarsın, ölürsün…

Galiba iyi olan “iyi” insan olabilmek…

Dört mevsimli yalan dünyadan göçüp giderken ardında iyi izlenim bırakmak…

Ne demiş Şair Baki :

“ Avazeyi bu aleme Davud gibi sal

Baki kalan bu kubbede bir hoş seda imiş “

Erhan ÇAKMAK