Bir kuş sesi duyuldu, yanıbaşımdaki çiçek demetinin üzerine rengarenk bir kelebek kondu… 

Hava sıcak ve güneşli… 

Şairin söylediği gibi, beni bu güzel havalar mahvetti !.. 

Böylesi havalarda en iyi sığınak bir ağaç gölgesinin serinliğidir. 

Birden Zonguldak'a özgü o meşhur söz geldi aklıma… 

" Yat gölgede, maaş bölgede…" 

Milli Egemenlik Caddesi üzerinde sahil boyunca sıralanan ağaçların gölgelediği bir kanepede oturuyordum… 

Dert yok, tasa yok… 

Karşıda Karadeniz… 

Tek tük balıkçı tekneleri büyük olasılıkla ağ sarıyordu. Az ötede çiçeklerle böcekler ahenkle dans ediyordu. 

Hafif bir rüzgar esti, birden herşey yok oldu... 

Hayali faturalardan nemalanan sendikacı yok oldu… Paravan şirketler eliyle belediyeyi tırtıklayan meclis üyesi yok oldu… 

Yapılmamış bir iş için tam 1.2 milyon liralık fatura kesen eski belediye başkanı yok oldu… 

Birkaç müteahhide fazladan "kat" sağlamak için belde nüfusunu tam 7 kat fazla gösterip sahtecilik yapan belediye başkanı yok oldu… 

FETÖ ihanet örgütünün ağababaları yok oldu… Üniversite çevresinde günlük-saatlik evlere odaklanan bilumum deyyuslar yok oldu… 

Hırsızların efendisi yok oldu… 

Çocuklara musallat olan bütün piçler yok oldu… Üçkağıtçı müteahhitler yok oldu,seminerci başkanlar yok oldu, medikal vurguncular yok oldu… 

Tefeciler, çeteciler yok oldu… 

İki yüzlü, iki dilli münafıklar yok oldu… 

Bu şehr-i Zonguldak'ta milletin başına bela olan ne kadar melanet varsa esen rüzgarla birlikte yok olup gidiverdi. 

Yazacak bir şey kalmadı… 

Milli Egemenlik Caddesi üzerinde sahil boyunda bir ağacın gölgesinde oturuyordum… 

Çiçeklerle böcekler ahenkle dans ediyordu.

*

Yaklaşık 20 yıl önce, biraz daha “genç” olduğumuz zamanlarda, bu şehr-i Zonguldak’ta ne kadar hırsız, arsız, tefeci, çeteci varsa…

Ne kadar ahlaksız, düzenbaz, cibiliyetsiz adam varsa…

Ne kadar rüşvetçi, peşkeşçi, kefen soyucu varsa…

Hepsine ayrı ayrı çok sert yazılar yazardık.

Şimdi aramızda olmayan (vefat etmiş olan) gazeteci bir büyüğüm, beni uyarıp aynen şöyle söylemişti:

“ Bak kardeşim, sen, puştlarda dans ediyorsun, onlarla baş edemezsin, olan sana olur, harcanıp gidersin.”

O sırada ölüm tehditleri aldım, zavallı bir kedinin başını gövdesinden ayırıp kapımın önüne koydular, kuyumuzu kazdılar, hedef aldılar.

Yeni Adım gibi güçlü bir gazeteden güç aldığımız için bunların üstesinde geldik ama, puştlarla dans etmekten biraz yorulduk galiba…

Bu yorgunluk onun eseri olsa gerek…

Hele biraz dinlenelim…

Durmak yok, yola devam…