Güzel ülkemizde yaşananları, olan bitenleri yakından takip ediyor musunuz? Yani işiniz gücünüz akıllı telefonlarınızdaki en yeni versiyon oyunlar değilse ülke gündemimiz sizi de benim gibi şaşırtıyor mu? 

  Yaşadığım yer “emek yoğun” bir kent. Ancak günümüzde çalışandan çok emekli barındırıyor. Yakın tarihlerde kapanan tersaneler, küçülerek işçi sayısını azaltan KİT’ler (Kamu İktisadi Teşekkülleri) bir çok işletmenin özelleştirilmesiyle iş güvencesini bir anda kaybeden yüzlerce insan ve aileleri kentin yeni fotoğrafındaki görüntüler. 

  Sokakta, pazarda, dost sohbetlerinde konuşulan konularda sınırlı oluyor. Daha yeni işini kaybetmiş bir adamın yanında “ Beluga havyarından” bahsedemezsiniz herhalde. Yada aylık emekli maaşı 1180 lira olan arkadaşa Antalya’daki 5 yıldızlı otellerdeki akıl almaz animasyonları soramazsınız. Konuştuğumuz ilk konu ekonomi zaten bir başka konuya geçecek halimizde yok. Mutfak yangını en tehlikeli yangındır, hiçbir itfaiye söndüremez ! File boşsa anlatacağınız hiçbir mazeret yeterli olmayacaktır. 

  Son günlerde sosyal medyada önemli yer tutan bir EYT sorunu vardı. EYT; Emeklilikte Yaşa Takılanların kısaltılmasıdır ama onları inatla ve ısrarla “ erken emeklilik isteyenler” gibi gösterme eğilimi var ulusal medyada ve televizyonlarda. Bu yanlış algı, haklı talepleri olan bu  yüz binlerce insanın anlaşılmamasına neden oluyor. Son olarak sayın Cumhurbaşkanının açıklamasıyla tüm beklentilerinde hayal kırıklığı yaşadılar. Bu kesimin ülke ekonomisine büyük yük olacağı ve böyle bir çalışmanın( en azından şimdilik) olması mümkün görünmüyor. Önümüz kara kış ve bazılarının işi olmasına rağmen bir çoğunun işsiz olduğunu yaptıkları yürüyüşlerden/gösterilerden biliyorum. Ankara ve daha bir çok yerde yaptıkları bu eylemleri takip etmek için oralara gitmiştim. 

  Eğer hayatınızda empati yapma yeteneğinizi kullanmıyorsanız “ oldukça rahat bir yaşamınız” olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. İnsana, çevreye, hayata karşı duyarlı olmak ağır yüktür. İnsanı çok yorar. İnşaatta çalışan amele akşam yatınca dinlenir sabaha fişek gibi kalkar. Siz kafanıza bir sorunu taktınız mı, geçmiş olsun uyku bile uyuyamazsınız. Bu satırları gece üçte yazıyorum. Babasının akşam eve gelip ona yarın için harçlık vermesini bekleyen bir çocuğun ruh halinden, o eve cebinde 5 lirası bile olmadığı halde gitmek zorunda kalan bir aile reisinin yaşadığı iç sarsıntıyı tahayyül edip uzun uzun düşünüyorum. 

  Hangi sorun daha önemli ? Ülkesindeki savaştan kaçan ama ne hikmetse gelenlerin çoğunun Kırkpınar pehlivanı gibi olan sığınmacılar mı? Ülke ekonomisine getirdikleri (resmi açıklama) 40 milyar dolara yakın yük mü? Üst üste yapılan işçi çıkarmaları ve alınan KONKARDATOLAR mı? Yapılandırma isteyen ve aldığı kredileri geri ödemekte zorlanan iş dünyası mı? Çıkış arayan ama oluşan riskler nedeniyle en iyi müşterilerine dahi kredi veremeyen bankalar mı? Bulunduğumuz coğrafyanın kadim hesaplaşmaları mı?İşsizlik rakamlarının hızla artması mı? Eğitim de hala arayışta olmamız mı? Tarımda, havyacılıkta dışa bağımlılıktan kurtulamamış olmamız mı?Gıda, temizlik, giyim kalemlerinde anormal fiyat artışları mı?Konut piyasasında yaşanan daralma mı? Güvenilir müttefik bulamama sorunu mu? Turizm de en büyük can simidimiz olan Arap yarımadası ve Körfez ülke vatandaşlarının son Arabistanlı gazetecinin kaybolmasıyla ilgili alınacak siyasi kararlarının ardından ülkemize geliş konusunda Arap prenslerin ve Emirlerin sınırlama getirme ihtimali mi? Kendi hatalarını/infazlarını ülkemize fatura etmeye kalkmaları beni şaşırtmaz ! Zira Arap kültüründe!!! iyi şeylerin kendilerinden ama başlarına gelen felaketlerin Allah’tan olduğuna dair ciddi bir inanış vardır. Bu tip hurafelere din değil kültür yada gelenek diyebiliriz. 

  1980 Şubat ayından beri gazetelerde makaleler yazarım. İlk kez, günümüzde hangi sorunun bir diğerinin önüne geçmesi gerektiğini net seçemiyorum.