Zaman zaman ortaya atılan bir tartışma konusu… " Hayali fatura" tartışmaları… 

"Hayali fatura" denilen ne menem bir şey acaba !.. " Hayali ihracat" gibi bir şey olabilir mi?.. 

Yani aslında "olmayan" birşeyi "olmuş" gibi göstermek… 

Ya da, KDV'yi ödeyip, faturayı kestirmek… 

Bilmem kaç milyonluk "iş" faturası… 

Ortada yapılan iş falan yok ama, fatura işleme konulmuş, parası tahsil edilmiş… 

Bir başka konu…

Bilmem kaç bin liralık yemek faturası...

İşletmeciye yüklü miktarda KDV ödeniyor, fatura bedeli kim bilir kimin cebine gidiyor. 

Kazan-kazan yöntemi (!).. 

Hem işletmeci kazanıyor, hem de faturayı kestiren... 

Peki, neden böyle bir şey yapılmış… 

Bu konuda rivayet muhteliftir… 

Sırf "insanlık olsun" diye yapıldığını söyleyenler var… 

" Al takke, ver külah…" meselesi diyenler var… 

İşi espriye döküp, "Ulan bunca yemeği kim yedi !.." diyenler var. 

Bu arada… 

" Yiyin efendiler, yiyin…" diyenler de var.

Kimi doğrudan teminlerde, kimi malzeme alımlarında, kimi hafriyat ve saire işlerde…

Al takke ver külah…

Alan razı, veren razı...

Diyeceğimiz o ki… 

Bu "hayali faturalar" meselesi uzayacak gibi görünüyor. 

Rakı parasını sendikaya ödetirken yönetim kurulu toplanıyor mu?..

Seminerci sendika başkanı ile tasarrufçu kurum başkanı Çok dürüstlük pozlarında… 

"seminerci" sendika başkanından örnek verelim… Gazetelerin abonelik tekliflerine kırk dereden su getiren, ağlayıp-sızlayan, yönetim kurulunun toplanması gerekir falan filan diyen bu sendika başkanının hikayeden seminerlerde içtiği rakının parasını bile sendikaya fatura ettiği söylenirdi. Rakı parasını sendikaya fatura ederken, yönetim kurulunu topluyor muydu acaba?.. 

Bir başka örnek… 

Trilyonluk bir  kuruluş… 

Gazetelerin abonelik tekliflerine sıcak bakmıyor, tasarruf tedbirlerinden falan söz ediyor… 

Amenna … 

Tasarruf tedbirlerine saygı duyuyoruz, üstelik kimse gazetelere abone olmak zorunda da değil… Ancak bu tür "tasarruf tedbirleri" diye tutturan kuruluşlarda, zaman zaman milyonluk usülsüzlükler nedeniyle soruşturma açıldığını duyunca şaşırıp kalıyoruz. 

Ne diyelim ki… 

Keşke gazete abonelerinden değil de, "yolsuzluktan" tasarrufta bulunsaydınız.

Erhan ÇAKMAK