Yunan mitolojisindeki titanlardan biridir Prometheus. Efsaneye göre insanın zayıflığına ve çıplaklığına üzülen bu titan OLYMPOS dağlarında bulunan ve Tanrıların emrinde olan ATEŞİ çalarak onu insanlığa yaşam mücadelelerinde yardımcı olsun hediye etmiş, nasıl kullanacaklarını da öğretmiştir. Aynı zamanda metal işçiliğini de başlatarak insanoğlunun yaşam serüvenine büyük bir katkı sağlamıştır. Buradaki anlatımı lütfen dinimizle karşılaştırmayın, anlattıklarım Yunan mitolojisinde geçen bir hikaye.
PROMETHEUS ateşi çaldıktan sonra en güçlü tanrı olan ZEUS’un gazabına uğrar. Zeus ; Prometheus’u yüksek bir kayaya zincirler ve her gün bir kartal tarafından karaciğeri yenilmesi cezasına çarptırılır. Mitolojiye göre o karaciğer her gün kendini yenilemekte ve her gün bir kartal yine o karaciğeri yemektedir. Prometheus’un sonu çoklu organ yetmezliğinden mi yoksa karaciğer kanserinden mi oldu bilinmez ancak ATEŞİ insanlığa verişinin ve onları aydınlatmanın, ateşi kullanarak daha rahat bir yaşam sürmelerini sağlamanın günümüze kadar gelen bir çıkarımı oldu. İnsanları aydınlatmanın mutlaka bir cezası olur ! Bırak insan çıplak kalsın, bırak insanoğlu yoksul, hakkını arayamayan hatta elindekini dahi veren asalak bir durumda kalsın. Ona anlatılanlara inansın, onu salak yerine koyanlara alkış tutsun, İLAHLAR pirzola yerken insanoğluna kemikleri kalsın. Öyle her şeyi merak edip bilgilenmek yerine sığ bir hayat sürüp verilen kemiklerle idare etmeyi hatta buna bile şükretmeyi öğrensinler.
Eski Yunanda mitolojiler çok önemliydi. Bir o kadar da filozoflar vardı halka bu hikayeleri anlatan. Kentlerde büyük sütunların altında yapılan sohbetlerde halka o günün gerçekleri anlatılır ciddi tartışmalar yapılır ve soylu yöneticiler sorgulanırdı. Elbette bunun bir bedeli de olurdu ve o filozoflar genelde büyük cezalara çarptırılır ve susturulmaya çalışılırdı. Yalnız filozofun biri öldürüldüğünde yetiştirdiği öğrencilerden biri onun yerini alır ve bu hikaye sürer giderdi, ta ki Dünya ya DEMOKRASİ gelene kadar. Demokrasi gelince artık filozoflar değil politikacılar konuşmaya başladı ve buna SİYASET dediler.
Halka dediler ki siz değil biz konuşalım, lüks hayatı size yaşatacağız diyelim ama biz yaşalım. İçinizden birileri eğer elinde bir KIVILCIM taşırsa onu da bir punduna getirip sustururuz. Öyle aydınlanma, bilgi edinme, sorgulama, hak arama gibi beklentileriniz olursa bak orada GİYOTİN var. Biz o çağa; Orta çağ hatta karanlık çağ da diyoruz. Derebeyleri yüksek güvenlikli kalelerinde köylülerden uzak, yanlarında ki soylularla birlikte o köylülerden gelen vergilerle ihtişamlı bir yaşam sürdürdüler. Elbette her güzel şeyin sonu var o ihtişamda bitti ve “ ekmek bulamayan pasta yesinler” diyenlerde o güzelim giyotinin tadına baktılar ve Dünya yeni bir çağa merhaba dedi. Adına yeni olduğu için YENİ ÇAĞ dediler.
Hikayemiz uzun daha anlatacak o kadar çok çağ var ki, ama bizim köşenin hacmi bugünlük bu kadar.
Son söz olarak; “ bir insanı bile aydınlığa kavuşturan ATEŞ kıvılcımlarına SELAM OLSUN …